25.12.07
dugmegibi

iste tas kafalı, cikolata gozlu, seker agızlı arkadasım dugmegibi. kendisiyle bu aksam on civarı tanıstık. bana yol arkadaslıgı yaptı, canım sıkılmadı.
22.12.07
seb-i yelda
seb-i yelda dedikleri 14 saat 32 dakika bir sey oldu. ne ki? gerci 14 degil 24 saat olsa kac yazar, 6 ay olsa kac yazar.. en nihayetinde bitmiyor mu? bitiyor..
lakin bi de soyle bir sey var ki ona sozum yok iste;
şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bilir
mübtelâ-i gâma sor kim geceler kaç saat /sâbit efendi
20.12.07
"buuugun bayyramm erken kalkınn cocuuklarr"
ben artık cocuk sayılmam, erken kalkmasam olur mu? zira o cocukların kalktıgı erken saatte yeni yatıyo olucam gibi gorunuyo.. herneyse.
kurban bayramınızı tebrik ederim.
15.12.07
sukurler olsun
"makamın sukru adalet, malın sukru infak, guzelligin sukru iffettir."
12.12.2007
tecrubeyle sabit
yine yatagımda yatıp da uyuyamadıgım bi gece soyle biseyler dusundum;
evi bi guzel dagıtıp karmakarısık ettikten sonra bal, recel, muhtelif baharatlar, mayonez, ketcap, hardal, cesit cesit tencere yemekleri, kızartma yagı gibi bi takım yaglı sekerli yapısık bulasık seyleri gerek karısım halinde gerek ayrı ayrı evin her bi tarafına (halılara, koltuklara, camlara, tullere, perdelere, duvarlara, duvarda asılı saatlere cercevelere, mutfak dolaplarındaki catal kasıklara, tabaklara, bardaklara, tencerelere, yataklara, yorganlara, nevresimlere, beyaz esyalara, vitrinin her bir rafına, kutuphanedeki her bir kitaba, odamda dolapların ustundeki incik boncuk suslere, giysi dolabımın icindeki her giysiye, butun basortulerime, butun kitaplarıma, butun takılarıma, cantalarıma, sandıklardaki butun havlulara, tulbentlere, dantellere, patiklere, kumaslara, evdeki butun elektronik esyalara ve su an aklıma gelmeyen her bir seye) bulastırmak istedim. sonra durup bi soluklanıp, olayı idrak edip "oha ne igrenc oldu lan" demek istedim. iki dakka nası bu kadar da berbat olabilir her sey diye sok yasadıktan sonra muhtemelen gunlerce gece gunduz demeden aralıksız surdurecegim bi temizlige girismek istedim. temizligin sonunda ev tekrar gıcır olunca da fiziksel olarak gercekten bitmis ama psikolojik olarak huzur ve mutluluk dolu bi vaziyette yatagıma uzanıp "demek ki her sey ne kadar berbat olursa olsun duzelmesi mumkun" diye dusunup uyumak, tatlı tatlı da ruyalar gormek istedim.
bunları uzun uzun dusundugumden ya cok zaman gecti de artık uyuyabilme asamasına geldim ya da gercekten yapmısım gibi hem yoruldum hem de her seyin duzelebilecegini kafamda da olsa tecrube ettim ve o huzuru hissettim, bilemiyorum, sonuc olarak uyumusum.
10.12.07
yanlıs ozlem
insan bi sure bi seyden, bi yerden, birinden uzak kalınca o seyle ilgili gercekten guzel hatıraları varsa -ozlemin de etkisiyle sanırım- o seyi dusunurken hep guzellikleri ile dusunuyor, kotu seyler pek aklına gelmiyor, kotu seyler uzerinden dusunmeye baslamamıssa.
insan guzellikleri ile dusunuyor ya hep, tamamen unuttugu kotu bir seyini hatırlayınca bi sekilde, pek konduramıyor. ilk kez duymus gibi sasırıyor, uzuluyor.
hele tam da guzellikleri ile hatırladıgı seye kavusma planları yaparken olunca bu; ulan diyosun, bunun mu ozlemini cekiyodum ne zamandır, o kadar da matah bir sey degil ki, bosver iyi boyle biraz daha uzak kalayım zarar etmez..
08.12.07

turuncumsu kırmızısı da varmıs. hepsi siyah degilmis. yazıyı yazdıktan sonra buldum fotografı, yazıyı degistirmedim ama yine de.
kırkayak diye bi hayvan var bildin mi? o hayvanı iyice tanıyo musun, yoksa sadece cok bacaklı tırtılvari bi hayvan mı canlanıyo gozunde bilmiyorum ama ben anlatıyım azcık. siyah bi solucan dusun, ama solucan gibi yumusak nemli gorunumlu degil, parlak sert gorunumlu olsun. on santim falan olsun boyu.. he iste o hayvan. aslında kırk tane degil ikiyuze yakın ayagı var. bu kırkayagı yururken gorenler bilir, minicik bacakları boyle dalgalanır gibidir. onden arkaya dogru tek sıra halinde giden bi meksika dalgası dusun, aynı oyle.
sadede geldim; kirpiklerimi istedigim zaman oyle dalgalandırabilmek istiyorum.
06.12.07
daha once benim icin kullanılmamıs bi sıfat kullandı bugun biri. "hamur yanak hatice" dedi bana. yanaklarım tombik ve yumusakmıs hamur gibi. hamurun acılmadan onceki pazı haline benzetti herhalde. hamur yanak hatice..
05.12.07
bi kız gordum bu aksam. otobuse bindigim gibi dikkatimi cekti. ama benim bindigim durakta o iniyodu. beraber oldugum arkadaslarımı bırakıp arkasından gitmek istedim, sofor kapıyı kapatıp hareket etti ben daha otobusun ortasındayken. kız coktan arka kapıdan inip hızlı hızlı yurumeye baslamıstı bile. bikac saniye gordum ancak. oyle baktım arkasından. arkasından bakarken icimden neler gecti.. gidip "afedersiniz" diyip kendimi tanıtmayı hayal ettim. once bi halini hatrını sormayı, sonra ona zaman kaybettirmemek icin biraz onla beraber yurumeyi hayal ettim. hatta izin verirse sarılmayı, ayrılırken "gorusuruz" demeyi hayal ettim.
kız otobuse bindigim gibi dikkatimi cekmisti. yesil uzun bi montu, tek omzuna astıgı koyu renk sırt cantası, kaihl etegi ve kaihl basortusu vardı.
02.12.07
bi haldeyim ki; cimilli ibo "sibelum" dese, saatlerce oynarım.
30.11.07
biri gelse yanıma ben uyurken, otursa yatagımın kenarına, saclarımı oksasa. uyansam, gozumu acıp gulumsesem ama kapatsam yine bisey soylemeden. o saclarımı oksasa, yanagımı sevse, sarkı falan mırıldansa, seyretse beni. ben de oyle yatsam sadece, gozum kapalı tebessum etsem. onun orda benle oyalanmasından rahatsızlık duymasam. kendimi ona cevap verme konusunda sorumlu hissetmesem. gozumu kapatıp tebessum edebilsem sadece..
ama yok ki oyle biri.
24.11.07
siyah, beyaz
siyah ve beyaz renk midir degil midir? ustunde dusundukce cevabını degistirdigim bi soruydu bu. biraz fotografla ve resimle ilgilendigim icin de kendisi icin cevabım olsun istedigim bi soruydu.
sonunda karar verdim ki; renkleri ısık olarak dusundugumuzde beyaz renk, siyah degil. boya olarak dusunursek de siyah renk, beyaz degil. boya olarak dusunursek ikisine de renk diyebiliriz aslında. bu noktada biraz esnegim.
19.11.07
yazdıgım yazıları okumayı, cektigim fotograflara cizdigim resimlere bakmayı, ordugum atkıyı bereyi takmayı.. kendi elimden cıkan seylerle ilgilenmeyi, onları kullanmayı cok seviyorum.
16.11.07
gak
martı mı karga mı desen, karga derim.
14.11.07
yalnızlık ne zor sey Allah'ım..
11.11.07
huve'l-Bâki
fatma ablamdan duymustum, tam onun anlattıgı gibi anlatamasam da suna benzer bir sey soylemisti: "Allah, Bâki'dir. Allah yolunda ve o yol cevresinde, o muhabbetlerle kurulan, kuvvetlenen arkadaslıklar da baki olur. dunyalık seyler cevresinde sekillenen arkadaslıklarsa dunya gibi fani olur. bitmeye mahkumdur. gecer gider de sonrasında hatırlamazsın bile."
burdan yola cıkarak; sadece dunyalık merkezli olan degil bir de Allah'tan uzaklastıracak nitelikteki bi arkadaslıgın cok rezil bir iliski oldugunu dusundum. sırf bu yuzden de cok sevdigim bi arkadasımla arama mesafe koydum. sevdigim biriyle sevmedigim bi iliski yasamaktansa, bi sure ayrı kalmaya sabredip daha cok sevecegim bi iliski yasayabilirim belki dedim. fani oldugunu bile bile bi isi yurutmeye calısacagıma, baki olacak sekilde yeniden sekillendirmeye calısmak daha mantıklı geldi.
gerci bu ise kalkısırkenki asıl temennim; arkadaslıgımızın baki olmasından cok, birbirimize uzak oldugumuz bu sure icinde onun da benim de maneviyatımızın sevecegimiz -ve asıl onemlisi Allah'ın sevecegi- bi duzeye yukselmesi.
Allah bize yardım etsin. biz birbirimizden uzakken, bizi kendine yaklastırsın.
06.11.07
ailecek sevincler icindeyiz. kafamızın, gogsumuzun icinde hep minik bi sıkıntı duruyormus meger. gidince, yeri ferahlayınca anladım. envai cesit aksiliklerin ardından elhamdulillah abimcim doktor oldu.
muvaffakiyetlerinin devamını temenni ederekten darısını basıma istiyorum.
01.11.07
dun gece babam anlattı, ben bebekken annem sevgili ikizim olan karaciger uru yuzunden hastahanede yattıgı sıralar babam da beni yanına alıyomus geceleri. zaten cocugun dengesi bozuldu, yalnız kalmasın falan hesabı. ama ben annemi ozledigim icin babamı gormek, onunla yatmak istemiyomusum. o da diger tarafa dogru cevirip sırtımı gogsune yaslayıp oyle uyutuyomus beni. yuzunu gormedigim zaman arıza cıkarmıyomusum.
bunu anlattıgı zaman anladım, kendimi caresiz yalnız falan hissettigimde neden uyurken sırtımı biyerlere dayamaya calıstıgımı.
29.10.07
uc yıldır oss'de yeterli puan alamama problemimin cozumunu, dorduncu kez hazırlandıgım bu yılın bu gununde saat onaltı:otuziki itibariyle bulmus bulunuyorum sanırım.
Allah'ım, lutfet de uygulayabileyim.
28.10.07
mö-öö!
ineklerin dudakları olmasaydı "öö" seklinde bi ses mi cıkarırlardı?
21.10.07
karsımdaki kisinin yeterince derin dusunememesi hasebiyle anlasılamadıgımda veya daha kotusu yanlıs anlasıldıgımda (ki muhtemelen benden de kaynaklanıyor biraz, inkar etmiyorum) cok sinirleniyorum. basit bi acıklama yaptıgım halde hala anlamıyo ve ustune ustluk anladıgını sanıp bide bana haksız elestiride bulunuyosa iyice delleniyorum.. hadi bu bisure sonra geciyo, anlatacagım o degil asıl.
bunu surekli yapan kisilere karsı saygımı kaybediyorum yavas yavas. bi laftan anlamaz adam haline geliyo karsımda. boyle olmasını istemiyorum ama oluyo. basit acıklamalarla anlasın istiyorum, anlamıyo. minicik onemsiz bi mesele bile buyuyo da buyuyo.
nadiren de olsa derdimi tam olarak acık secik anlatmaya cabalıyorum. artık anlamaması cok zor bi ihtimal, kabul etse de etmese anlıyo mecburen. ama aynı seyi yine tekrarlarsa yok diyorum artık, bidaha hayatımın sonuna kadar karsıma cıkmasın ya diye dusunuyorum.
tabiki gercekte bunu istiyo degilim ama sevdigim birinin boyle dusundurmesi cok kotu. zaten bunu yasamaktan korktugum icin kendimi tam olarak anlatma cabası icine "nadiren" giriyorum. ama iste bunu nadiren yaptıgım icin, her zaman yapmadıgım icin; genelde anlasılmıyorum ve dengesiz dengesiz konusan/davranan biri gibi olabiliyorum. anlatasım gelse de anlatamıyorum. karsımdaki kisinin, gozumde daha da kuculmesinden korkuyorum.
diceksin ki gerisine takılmadan anlat anlatmak istedigini acık secik. ama oyle degil iste. surekli kendimi anlatma cabası icinde olmak hic hosuma gitmiyo. paylastıgımız biseyler varsa anlaması lazım dedigimi, yakınlıgımızın ne anlamı kalır ki aksi takdirde? her seyimi ince ince acıklamam gerekiyosa, bu cok samimiyetsiz bi iliskidir bence. nerde kaldı yakınlıgımız, onun digerlerinden farkı nerde kaldı?
cok mu zor bisey yani, sıglıgı bırakıp zahmet edip biraz daha derin dusunmek?
19.10.07
sadr sadra vermek
iki insan arasındaki en guzel iletisim yollarından biri sarılmak bence. sadece iletisim degil. ama anlatabilecegim bisey de degil ki. cok guzel bisey yahu. sevdigin bi kisinin kalbini kendi gogsunde atıyomus gibi hissetmek harika mesela. dusundukleri, hisettikleri senin damarlarında dolasıyo gibi. onun sıkıntısı senin gogsunu daraltıyo gibi. onun mutlulugu senin gogsunu ferahlatıyo gibi.
kendini onunla bi butun hissediyosun. hatta kendini o gibi hissediyosun. o kadar cok seviyorum ki sarılmayı. keske sevdigim herkese sarılabilsem. sıkı sıkı sarılsam bidaha da bırakmasam. gerci bırakmazsam baskasına sarılamam.
bıraksam bıraksam yine sarılsam.
12.10.07
ramazan gitti, bayram geldi. hos geldin bayram.
ramazan bayramınızı tebrik ederim.
10.10.07
bu seneki ramazanın son teravihini de suleymaniyemde kıldık elhamdulillah. bidahaki ramazana kadar olursem de bu sebepten oturu gozum arkada gitmem sanırım.
aynı paragraf icinde hem "suleymaniye" hem de "gozum arkada" demisken anlatayım bari. bu ramazan icinde bi gun, muhtemelen gecen persembe, yine suleymaniyedeydik arkadasimla. benim cok uykum vardı, sacmalıyodum biraz. avlunun bogaza dogru bakan tarafında duvarın kenarına oturmus kafamı da duvara yaslamıstım. kucagımda da bi kitap vardı tatlı ruyalar diye. aksam ezanını bekliyoduk herhalde. iki tane kucuk tas aldım dizlerimin ustune koydum, bunlar benim gozlerim dedim. elleriyle tasların ustunu kapattı, kapattım gozlerini uyu dedi. aldım gozlerimi onun dizlerine koydum, gozum ustunde dedim. gozlerimden birini aldı arkama dogru fırlattı, gozun arkada kalmıs dedi. diger gozumu alıp yanımızdaki yola attım, gozum yollarda kaldı aslında dedim. bunlar beklemedigim bi hızla arka arkaya gerceklesince haliyle cok guldum. o da guldu. sonra ezan okunmaya basladı da kalktık yerimizden oyunu bırakıp.
cok guzeldi, evet.
05.10.07
"la ilahe illallah"
degisik bi aksam olacagini biliyodum ama hemen her dakikası bekledigimden cok daha guzel gecti enteresan sekilde. ve yine enteresan sekilde, olmam gerekenden fazla mutluydum.
sacma bisey soyledim aslında. demek ki olmam gereken, fazla mutlu olmakmıs. dimi..
30.09.07
kartallı kartallı kartallı kartallı kartallı.. ne tarafa baksam kartallı vardı :)
29.09.07
suleymaniyemde teravihimi kıldım :)
cok guzel bi sey bu Allah'ım. hep cok guzel. her seye ragmen cok guzel. nasıl sukredilir bilmem ki..
25.09.07
nikon f3
her sey, adem abinin dun aksam uzeri dort sularında gelen telefonuyla baslamadı. ama ben ordan itibaren anlatıcam.
adem abi telefonda bana hayyamda oldugunu, ordaki resul abinin elinde aylardir aradıgımız f3'un mevcut bulundugunu, bu f3'un sıfır olmadıgını ama epeyce iyi durumda oldugunu ve fiyatının da uygun oldugunu soyledi. ertesi gun -yani bugun- bulusmak uzere konustuk, kapattık telefonları.
sonra bugun oldu. once etilere adem abiye, ordan sirkeciye hayyama gittim. nihayetinde aldım sevgili f3'umu. o artık benim :) fazla soze luzum yok. ben ne kadar soz soylesem de bu duygumu anlayamayacak olan anlamaz, anlayabileceklerse az sozle de anlamıstır zaten diye tahmin ediyorum.
maddi manevi emegi gecen herkes, size cok mutesekkirim.
22.09.07
eski dostum kertenkele
su sıralar degisik pek bisi olmuyo sanirim. boyle bisure durgun durgun yasamak guzel bence. her gunun aynı gecmesinden bahsetmiyorum tabi. mesela her gun degisik ufak bisey yapiyosun; bi gun sinemaya gidiyosun bi gun arkadaslarinla iftar yapıyosun bi gun bi pantolon alıyosun kendine.. yani oyle cok degisik seyler degil, sadece diger gunlerden degisik olan biseyler. gunun gerisi normal geciyo, diger gunlerinle hemen hemen aynı.. iste boyle yasamayı seviyorum. her gun bambaska hareketlilikte gectiginde bisure sonra sinir yapıyo bende galiba. halbuki gencler oyle yasamak ister dimi. her gunu bambaska kıpır kıpır gecsin, ordan oraya gitsin.. beni yoruyo yahu. ne bileyim.
ben bugun ustunde kertenkele seklinde boslukları olan celik bi yuzuk aldım kendime. yeterince mutluyum. gerisine karısmam. isteyen hoplasın zıplasın. onlar da bana karısmasın.
13.09.07
en sevdigim sehrin en sevdigim semtinin -sanırım- en sevdigim bolgesinde en sevdigim insanlardan biri ile beraber en sevdigim yemeklerden birini yiyerek bu seneki ilk iftarımı yapmıs bulunmaktayım. hayırlı olsun.
Allah'ım, bide suleymaniyemde teravih kılıyım nolur..
11.09.07
akrep beklemek
mutluluk hissetmek icin bi oyun daha buldum. belki ihtiyacı olan vardır, anlatıyorum hemen.
bi tane dijital olmayan duvar saatini alıp uygun biyere koyuyosun. onune de biseyler koyuyosun (bu biseyler dagınık ve karmasık gorunen biseyler olsa daha iyi olur). biseyler, saatin 3 ve 9 rakamlarını kapatacak yukseklikte olcak, daha fazla degil. yoksa mutlulugun kısa surer. he bide bunu, saatin akrep ve yelkovanı gorunmicek bi saatte yapmak daha etkili olur. mesela ben oynadıgımda dordu onkusur geciyodu saat.
sonra geciyosun karsısına, saniyeyi goremedigin bi vakitte izlemeye baslıyosun. bekliyosun. bekliyosun.. sesini duyup heyecanlanıyosun; tık tık tık tık.. ve birden gorunuyo! hic durmadan kararlılıkla yukarı dogru tırmanıyo. gurur duyuyosun saniyeyle. ama 12'yi gecince bi endise baslıyo. 2'yi gecince iyice endiseleniyosun, kaybolcak yine diyosun. tabi bide bi umut beliriyo. sabredersen onu tekrar gorecegini biliyosun. sonra hemen kayboluyo tabi. sabırla bekliyosun yine.
saniye her gorundugunde mutlu oluyosun. gorunmedigi zamanlar sabretmeyi, umut etmeyi ogreniyosun. cok basit bi oyun bu. elimizdekilerin kalıcı olmadıgını ama giden seyler olsa da yeni seylerin de cıkıp gelecegini ogreten -veya hatırlatan- minik bi oyun.
durumun kotuyse yelkovan ile oyna. delilik derecesindeyim diyosan akrep ile. bekleme suresi arttıkca, gorundugundeki mutluluk da artar diye dusunuyorum. denemedim. ben saniye ile oynadım sadece bikac tur. ilerde daha cok ihtiyacım olabilir, simdiden eskitmiyim oyunu yok yere dedim.
oturup ampul gozlerle akrep beklemek de var isin ucunda cunku. hos, insan neler bekliyo bazen senelerce. bikac saat akrep beklemek cok da fazla degil.
04.09.07
dostluk yumagı
sana gostermek istedigim bi fotograf var.
fotograf, teknik ve estetik olarak ugrasmaktan ilgilenmekten falan zevk almamdan ziyade, eskiden beri de cok sevdigim biseydir. iste bu gosterdigim de galiba en sevdigim fotograf.
yani cok sevdigim biseyi -ve o biseyin muhteviyatında daha cok sevdigim biseyleri- seninle paylasıyorum. kıymetini bil, oyle bak.
30.08.07
kuflu gunler
annem ve babam uc haftalık bi ayrılıktan sonra donduler istanbula. yani kuflu gunlerimiz de nihayete ermis oldu efendim.
29.08.07

boncuktan kus
dogum gunun kutlu olsun, mutlu ol senelerce..
27.08.07
nekkkadarr guzel bi gun ya rabbim
en sevdigim kandil, beraat kandili bu gece. saban ayının ondordunu onbesine baglayan gece olması hasebiyle sahane bi dolunay var. bunaltıcı sıcaklar gitmis, tatlı serin bi ruzgar ve sakin bi yagmur var. sevgilim suleymaniyemde de aksam namazımı kılmısım, var mı daha guzeli..
var valla, daha ne guzellikler vardı bugun.
hayatımda -yanlıs hatırlamıyosam- ikinci kez yagmur altında namaz kıldım. ilki -yanlıs hatırlamıyosam- bes sene once, seyh edebali [kim oldugunu acıklamama bilmem gerek var mı] turbesinde kıldıgımız -yanlıs hatırlamıyosam- aksam namazıydı. -yanlıs hatırlamıyosam- tatilden donuyoduk ve yolumuza yakın bi mesafede oldugundan turbeyi de ziyaret etmek istemistik. cok guzel, coskulu bi yagmur vardı. turbe de camii de acık olmadıgından avluda yere bir seyler serip uzerlerinde namaza durmustuk. yanımda -yanlıs hatırlamıyosam- ayse ablacım vardı. -yanlıs hatırlamıyosam- bi agacın altına sermistik seccade niyetine serdiklerimizi. tabi yine de ıslanıyoduk zira agacın pek kayda deger sayıda yapragı yoktu. gerci ıslanmak istemeyen de yoktu. avluyu aydınlatan lambalardan biri de agacın ilerisindeydi ve secde mahallimize ruzgarda sallanan agac dallarının golgelerini dusuruyodu. yagmur sesleri arasında, daha ileride duran ve bize namaz kıldıran -yanlıs hatırlamıyosam- babamın sesini zor duyuyodum. harika bi namazdı. bi namazdan dunyalık zevk de alınıyomus demek, diye dusunuyorum simdi :)
bu geceki de, suleymaniyemde yatsımı kılamamama cok uzulmiyim diye oldu belki de. evime donup kandillik banyo yaptım, cıkıp terasımızda namaza basladım. farzına geldigimde yagmur basladı buyuk damlalar halinde. once cok sevindim, butun kandillik ibadetimi terasta yapayım dedim. sonra kafam falan da ıslak acaba gerisini icerde mi kılsam diye dusundum. yagmur biraz yavasladı gibi oldu. sonra bari yatsımı burda kılıyım, tesbih namazımı icerde kılarım dedim. ama nihayetinde terasta hem yatsımı kıldım, hem uzun uzun duamı ettim, hem tesbih namazımı kıldım.
aklıma bes sene evvelki seyh edebali turbesinde kıldıgım namazım geldi, mutlu oldum. duadan basımı kaldırdıgımda bulutların arasında mehtabı gorunce de cok mutlu oldum. dua sırasında ıslanan ellerimi, dua bitiminde yuzume surerken yuzumu yıkanmıs ve kendimi de temizlenmis hissettigimde de cok cok mutlu oldum.
uzerimize madden ve manen rahmet yagdıran Allah'ım, sana ne kadar sukretsek az, sukrumuzu artır. bizi bu lutuflarına layık kullarından et.
19.08.07
deli cırak, ustası ve abileri
ablalarım gucenmesin ama; bazen dusunuyorum da su hayat, abilerim olmasa cekilmezdi gibi geliyor.
***
ilk olarak kendi oz abimi tanıyarak ve severek basladım "abi"leri sevmeye. tabi o zamanlar bilmiyodum "abi"leri sevdigimi, sevmiyodum da aslında zaten, sadece abimi seviyodum. o kadar cok seviyodum ki abimi, her seyim onunkine benzesin istiyodum. hep onun beni takdir etmesini, sevmesini istiyodum. onun sevecegi sekilde olmaya calısıyodum. seviyodu da sagolsun.
ben ilkokula baslarken abim okumaya sehirdısına gittiginden, ona olan ozlemimle beraber sevgim de arttı kat kat. herhalde benim icin degerini daha iyi anlamıstım. daha gittigi anda yine hemen gelse de, yaptıgında gucendigim ama yine de yaptıgı -genelde canımı da acıttıgı- el sakalarını yapsa diye dua ederdim. gelirdi, sakalarını da yapardı. canım acısa da mutlu olurdum, abim beni seviyo ki benimle ilgileniyo diye dusunurdum zira artık.
gelirken bi de albeni alırdı bana. daha kapıdan girerken beni gorunce arkasında sakladıgı eliyle cıkarır albeniyi gosterir, yuzume bakardı. nasıl sevinirdim ya rabbim. butun cocuklugum boyunca beni en mutlu eden sey o albeniydi. o kadar yola, yorgunluga ragmen unutmaması, kısıtlı maddi durumuna ragmen sevinecegim icin o albeniyi alması ne kadar degerli hissettiriyodu bana kendimi.
bu sekilde yıllar gecti. hayatıma bisuru insanlar girdi. bazılarını sevmedim bazılarını sevdim. aralarında huy bakımından, alıskanlıklar bakımından, hareketler bakımından abime benzeyenlerini daha cok sevdim.
biraz daha buyuyunce birtanecik -gonlumun yarısı kendisinde kalan- okulum kaihl ile tanıstım. cok guzel dostluklar kurdum. ve evet, "abi"ler tanıdım. basta yasca benden buyuk olması hasebiyle abi dedigim kisilerden bazılarında abimde gordugum sefkate, guvene, sahiplenmeye rastladım. o zaman bi abi kavramı daha oldu benim icin: abime benzeyen "abi". yani yası buyuk oldugu icin abi dedigim kisilerden ayrı olarak; abimin gosterdigi sefkati ve sahiplenmeyi gosteren, abim gibi takdir edilesi ozellikleri olan, beni -abim kadar olmasa da- abim gibi seven, daha guzel bi insan olmamı isteyen ve bunun icin emek sarfeden "abi". oz abim olmadıkları halde, baskasına onlardan soz ederken "a abi", "b abi" diye degil "a abim", "b abim" diye soz ettigim abilerim..
***
basta canım abimden, daha sonra da iste bu kavramı bende olusturan abilerimden bahsediyorum "abi" diyerek.
simdiye kadar yasadıklarımda bana yol gosteren, beni yanlıslarımdan ceviren, uzuntulerimde teselli eden, mutluluklarımda benimle beraber hamd eden, bana deger veren, beni dinleyen ve bana kendini dinlettiren, korkularımı dindiren, beni seven, sevindigimde sevinen canım abilerim. sizleri cok seviyorum. iyi ki varsınız.
hic eksik olmayın, e mi?
15.08.07
şükür :)
guzel haberler dun ve bugun kademeli olarak geldi. dun biraz iyi, bugun daha iyisi.
Allah'ım, acımın sebebini kuculttugun icin cok tesekkur ederim. kalanını da kucultup kucultup kucultup yok etmeni umid ve niyaz ediyorum. hamdolsun sana. sen ne buyuksun..
11.08.07
bu acı, herhangi bi sekilde ifade etmeye gucumun yetmeyecegi, hakikaten cok ciddi bi acıymıs. ki ben bunu layıgıyla hissedemedigimi dusunuyorum.
Allah'ım, layık olmamı nasip et, ama acı hissetme sebebimi ortadan kaldır lütfen.
10.08.07
hem cuma hem kandil. ne guzel. kandilimiz hayırlara vesile olsun insallah.
ayrica ayse ablacimin oglu ismail hakkının da dogum gunu. iki yasını doldurdu cinco. ziyarete gittigimde gordugum kadarıyla -uykusu oldugu halde- en az arabası kadar cılgındı. cincologundan bisey eksilmemis yani. hatta ne eksilmesi, katlanarak artıyo. masallah.
bide bu aksam daha once yapmadıgım bisey yaptım. cok hosuma gitti, tum sevdiklerime tavsiye ederim.
06.08.07
olması ya da olmaması, iste butun mesele bu.
bu sabah tam yatıcaktım, aklıma sıkıntılarımı dindirmek adına enteresan bi fikir geldi. te sabaha kadar oturmusum, yatagıma kedicimin yanına yatmısım, ustumu de ortmek uzereyim bosver be haticecim ya diyen sesime kulagımı tıkayıp lalalallalalo yaparak kalktım kostum saate baktım, 06:47 yazıyodu. bu fikrimin ne zaman geldigini ogrenme telasım bittikten sonra tekrar yatagıma dogru gelirken vay be dedim. kendimden boyle bi fikir beklemiyodum. dusunup tasınıp ulasabilirdim bu fikre belki ama, konuyla alakasız seyler dusunurken birden -cizgi filmlerdeki gibi bi kıvılcım cakmasıyla, bi ampul yanmasıyla veya bi 'pling' sesi esliginde gelen fikirler gibi- gelmesi enteresan.
sizofren olmaya karar verdim. yani, gercek manada kendi kendime sizofren olamam tabi ama sizofrencilik oynayabilcek kadar hayalgucumun kuvvetli olduguna inanıyorum. hayatımda olmasını istedigim ama olmayan seylerin oldugunu, olan ama olmamasını istedigim seylerin de olmadıgını kabullenip kafama yerlestirebilirim diye dusunuyorum.
misalen, bi kusum olmasını istiyorum ama yok, ben var oldugunu kabul edicem. veya gercekte migrenimin olmadıgını dusunerek basım agrıdıgında "Allah Allah niye agrıyo ki simdi" falan dicem. bu tip seyler. yoksa, tıbbı kazandıgımı kabullenip her gun okula gittigimi dusunup, her gun gormem gereken dersleri uydurabilecek degilim. o kadar da degil.
04.08.07

seninkiler n'apıyor?
gozlerim bakıyor
bakıyor
ama goremiyorum
kesistiginde bakıslarımız
gozlerin ısıldardı
yuregim kamasırdı
hatırıma geliyor
akıyor gozlerim
akıyor
tutamıyorum
03.08.07
hic aklıma gelmezdi. gelseydi de gulerdim ehaha diye.
su durumumda beni bu kadar mutlu edicek iltifatı yapanın cenk bey olması trajikomik midir nedir.
her ne ise de, gulumsetti sagolsun.
01.08.07
bi sey
adem abime sevgiler, saygılar bide cok tesekkurler. adem abicim, Allah seni bunaltmasın. bunaltması gerekiyosa da; senin vesilenle beni bunalıklıgımın arasında mutlu ettigi gibi, herhangi biseyi vesile kılarak da seni ferahlatsın.
simdi, bunu soyledigime gore, sunu da soyleyebilirim: bisey yaptim.
31.07.07
gereksiz huy
eskiden beri yaptıgım ama yapmayı bıraktıgımı sandıgım biseyi hala yapıyomusum: insanlara gereginden fazla deger verip, gereginden fazla baglanmak. "geregi" nedir? iste onu "gereginden fazla" verdigimi anladıgımda anlayabiliyorum ancak. huyum kurusun. amin.
30.07.07
acı cekmek. hem de cok..
istanbuldayım.
sabah beste girdigim yatagımdan, uc saat sonra olmek uzere oldugumu dusunerek kalktım. sora baktım ki aslında kalkamamısım. sadece, olmek uzere oldugumu dusunecek durumda oldugum icin uyanmısım. ve dolayısıyla herhangi bi uyku arasında uyanıp tekrar uyumaktaki gibi, donup tekrar uyuyamadım.
ampulu, beni karanlıkta bırakmak uzere patlamıs olan odamda [halbuki odaya girip yalnız kaldıgımda zaten lambam yansa da butun karanlık ustume cokuyodu] ellerimle gorerek once cantamı, sonra icinden cuzdanımı, onun da icinden agrıkesicimi bulup yuttum. ayrıca annem de sagolsun ikinci seslenisimde geldi, biraz destek oldu bana.
insanın bazen tek istedigi, tek ihtiyacı sevildigini hissetmek oluyo. annen varsa, boyle kendinden soyutlandıgın durumlarda mutlaka ihtiyacını karsılayacaktır. cunku anne yuregi bu, seni o halde gorunce o da sahip oldugu butun sıfatlardan sıyrılıp karsında safi sevgi, sefkat ve merhamet olarak kalıyo.
ha, diger durumlarda ise seni bilemem ama benim imdadıma kosan, sevgili nurtopum mambık. hani o ustume coken karanlıktaki biricik ısıltım.. beni minik yuregine alan, beni seven ve en onemlisi -diger vakitlerde, her zaman olmasa da- tam ihtiyacım oldugunda bunu karanlıgımı aralayabilcek derecede hissettiren kedicigim. canım benim.
28.07.07
"halvet" .. ne guzel dimi. bence cok guzel.
25.07.07
ah guzel istanbul !
dun sakaryaya geldim abicimin evine. bu yaz ikinci cıkısım oluyo istanbuldan. belli isler, sebepler haricinde keyfi olarak istanbuldan ayrılmak pek de normal bisey degil aslında benim icin.
istanbul uzerine herkes, her zaman bi seyler soyler. benim simdi soyleyeceklerim de soyle olsun: istanbul, sevgilimsin. ne sebeple olursa olsun senden uzaklasmak icimi -az veya cok, ama mutlaka- acıtıyo. ama inan, boylesi daha hayırlı olacak gibi. seni alıstıgım gibi istiyorum anlıyo musun, bu halin beni boguyo.. aramızdaki mesafe yine sıfıra insin, sen bogulusumu seyrederken soylemek istedigimi daha rahat anlatacagım. veya anlayacaksın. hatta anlayacagız bile denilebilir..
anlamak demisken aslında;
anlamak yok cocugum, anlar gibi olmak var.
akıl icin son tavır, saclarını yolmak var. /nfk
yani, oldugu kadar..
23.07.07
mutluluk?
ehehe..
22.07.07
biricik fatma ablacım ve oglu sultan ahmet bugun dogdu efendim. biri yirmi sekiz digeri dort sene once, bugun. aksam onları ziyarete giderken isaret parmagım pis gorunuyodu. bu da baska bi onemli olayın nisanı: hayatımda ilk kez oy kullandım.
basım goge erdi mi? erdi tabi, deli misin.
20.07.07
geldik bi ozel ve de guzel tarihe daha. canım, cok sevdigim arkadasım sumeyye, nisanlandı.
gunun basında notrdum. nisan mekanına gitmeden az sure once sinirden kafamdan dumanlar cıkıyodu ama sukur ki kısa surdu. suminin yanına geldigimizde huzun, mutluluk ve heyecan karısımı duygular icindeydim.
cok garip geliyo ya. beraber buyudugun [ki bu buyudugun kelimesi pek cok baska kelimeler de ihtiva ediyo ama onları buraya yazmicam] kızın artık bi kocası var. gece boyunca tek bi fikir yatıyodu kafamda: diger arkadaslarımı da kendi safıma katıp "ama.. ama o bizimdi!" demek.
16.07.07
girmis oldugumuz su mubarek gunler hurmetine sevdiklerimi, beni ve tum ummet-i muhammedi yanlıs yapmaktan uzak tut, maddi manevi saglık selamet ve sekinet ver rabbim. guzelliklerinin yolunu kolaylastır Allah'ım.. Allah'ım. seni cok seviyorum.
13.07.07
Allah'ım, beni nasıl yaratmıssın boyle..
ruh hali bu kadar mı deli hızla degisir bi insanın. ben bile kendi hislerimdeki degisimlere inanamıyorum, cevremdekilere nasıl mantıklı gelicek bu. gelmiyo iste. Allah'tan, hissettiklerimin yuzde yuzu davranıslarıma yansımıyo. yoksa kızmayı bırakıp hepten deli gozuyle bakıcaklar bana. hos, hissettiklerim o kadar ani degisiyo ki, bi onceki hislerimi de o kadar cabuk unutuyorum ki; kendimi, gaza gelip de yanlıs bisey yapmamak icin zorlamasam bile yapacak vaktim olmadıgı icin yapamadıgım oluyo. cunku tekrar duygu [fikir degil] degistirmis oluyorum.
bu aralar iyice had safhaya cıktı yalnız. kac gecedir yataktan kalkıp hungur hungur aglayan, dusunceleri isyana kacmasın diye ozel gayret sarfeden, kendini dipte, sonda ve de depresyonun esiginde hisseden ben, enteresan bi sekilde gune sevgi pıtırcıgı modunda uyanıyorum.
durumum vahim. inanır mısın bi haftaya yakın suredir mustafayla kavga etmeyi bırak, ona sinirlenmedim bile. o derece. kimyamdaki bu bozulmalar bi yaradıysa bu cocuga yaradı..
07.07.07
nasıl bi gun, bugun?
guzel bi tarih. hatta guzelligi bi yana, ozel de bi tarih. ama onemli olan sayısal olarak tarihin nasıl oldugu degil. tarihin isaret ettigi gun. nasıl bi gun? hımm.. degisik. son iki saati haric her saatini uyanık gecirdigim bi gun. muhteviyatında cok sinirli oldugum anların da, cok mutlu oldugum -iste dunyalık mutluluk ancak bu kadar olur diye dusundugum- anların da, kalbimin cok kırıldıgı ve gercekten icimin acıdıgı anların da oldugu bi gun. belki de iki uç birbirinin sebebidir. basta cok uzgun oldugum icin mutlulugu normalden fazla hissetmek veya cok mutlu oldugum icin sonrasındaki ters olaylarda normalden fazla uzulmek/kırılmak/sinirlenmek gibi..
hasıl-ı kelam, genelini cok sevdigim insanlarla gecirdigim, heyecandan kalp carpıntılarıyla baslayıp, uzuntuden gozyaslarıyla bitirdigim bi gun. iyi veya kotu, unutulmayacak bi gun.