30.01.08
artık kısa adımlar atıyorum
uc dort gundur sag ayak bilegim bi acayip. hatta cok acayip. annem de yok. kimin vesiylesiyle iyilesicek bu bilek, he?
25.01.08
"haticecim, sacların aynı su gibi. [bi tutamını tutup asagı dogru oksayarak] akıyo; şşşşşş..."
sonra da yere sırtustu yatıp yuzuyo gibi yaptı.
ne guzel bi iltifat dimi?
25.01.08
hadi hayırlısı..
21.01.08
bir, ki, uc yetmez; dort, bes, altı olsun ;)
15.01.08
fatma ablam ve ahmet hidayet ile yolda yuruyoduk. yagmur yagıyodu. ahmet, yolda akan sulara basıp suyun ayaklarının etrafından nasıl da gectigine bakıyodu, yokus yukarı nasıl da hızlı hızlı yuruyebildigi gosteriyodu. bi yandan da evden cıkmadan once pantolonunu, atkısını, beresini, montunu, eldivenlerini, cizmelerini nasıl da yardım almadan annesine surpriz olarak giydigini anlatıp duruyodu.
topal bi kedi gorup heyecanla ablama ve bana gosterdi, kedinin yuruyememesi uzerine yorumlar yaptı. yeni acılmıs marketin etrafındaki sarılı morlu balonların ne kadar da cok olduguna bakıp bize gosterdi.
ben de ahmetin yaptıkları uzerine, cocukken insanın her seye nasıl hayretle tepki verdigini dusunuyodum. yasadıgın hayat azcık bisey; en cok gorulen seyleri bile daha kac kere gormussun, en sık karsılasılan olaylarla bile daha kac kere karsılasmıssın ki, tabi ki sasırcaksın diyodum. ben o yaslardayken yolda yamulmamıs bi gazoz kapagı bulmak, kurumus ama ufalanmamıs bi yaprakla karsılasmak ne muhtesem seylerdi mesela. hele avizelerin kristal taslarından birini bulsak deli olurduk, bi hafta anlatırdık tanıdıgımız herkese.. simdi dusununce ne kadar komik geliyo. cok guzel aslında, ama buyudukten sonra komik bisey.
ahmete "cocuk olmak ne komik dimi" dedim, "hic de komik diyil" dedi. "bence komik" dedim.
sonra taksiye bindik. trafik vardı biraz, yagmurdan dolayı sanırım. birden "gordun muu? gordunuz muu? orda ordaa!" falan demeye basladı. arabaların arasında bi araba gormus herhalde; gormedigimizi soyleyince -bizim mahrum kalmamızı istemedigi icin, biraz da 'nasıl bi araba gordum ben bi bilseniz'in fiyakasını yapmak icin- yuksek sesle, elleriyle isaretler yaparak anlatmaya basladı. "sarıydı, kepce gibiydi. kocamandı, tekerlekleri bile buyuktu. kendisi de buyuktu. taksiden bile buyuktu. dolmustan bile buyuktu. surdaydı. hem de gidiyodu. bu tarafa dogru gidiyodu.." her cumlesinden sonra kısacık bi es verip yeterince sasırıp sasırmadıgımızı kontrol ediyodu. ablam sasırdıgına dair hareketler yapıyo, ben ablamın yaptıklarının da etkisiyle guluyodum.
kafi miktarda fiyaka yapamadıgını dusundu herhalde ki isaret parmagı ile havaya gordugu arabanın seklini cizmeye basladı; "boyle boyle boyle, boylee, boyle.." enlemesine sert bi parmak hareketi ile "boyle de bi cizgisi vardı kenarında hem de." diyerek nihayetlendirdi.
zaten tebessumle dinliyodum ama ozellikle son 'cizgi' hareketiyle iyice gulmeye basladım. "komik iste cocuk olmak" dedim.
kucumser bi tavırla once bana baktı, sonra annesine dondu.
"haticecim gormedigi icin, beni komik zannediyo bence" dedi.
11.01.08
koalalar diger hayvanlara gore daha tedirgin bi ruh haliyle suc islerler.
bu sacma cumleyi su soyleyecegime girizgah olsun diye kurdum: koala, parmak izi olan tek hayvanmıs.
07.01.08
insan olmak
hani derler ya insanı hayvandan ustun kılan en onemli ozellik dusunme yetenegidir diye; bence oyle degil. bence insanı hayvandan ustun kılan en onemli ozellik, nefsine hukmedebilme yetenegidir. insanlar dusunerek sacmasapan sonuclara da ulasabiliyor cunku. mesela "dunyada bu kadar uzuntu bu kadar esitsizlik bilmemne var, Allah olsaydı boyle olmazdı, bence Allah yok" falan diyor. bu da bi dusunce, ama sonucunda hayvandan asagı bi noktaya geliyosun.
nefsine hukmedebilirsen, nefs-i hayvanînden kurtulabilsen iste o zaman hayvanlıktan tamamen cıkmıs, hayvanlardan ustun olabilmissin demektir bence.