30.07.08
yalın
gecenin bi yarısı ablamlardan eve donerken 'terliklerimi cıkarsam nasıl olur acaba' diye dusundum. cıkardım, yolun kalanını oyle yurudum. cok guzel oldu.
22.07.08
visne soslu ugur bocegi yedim.
19.07.08
piliç
bi cizgifilm var, millet anime manime diyo ama bildigin cizgifilm iste. utanıyolar belki de cizgifilmin hastası oldum abi demeye. adamlar ne bicim anime yapmıs abi demek daha karizmatik geliyo. herneyse, bu cizgifilm yirmi dokuz yasında adama, evdeki dal parcasını kılıc gibi savurarak degisik sesler esliginde degisik hareketler yaptıran -evde dal parcasının bulunması baskasının anormallik alanı kapsamında- , insana matrixteki gibi yukleme yoluyla japonca ogrenme istegini yasatan falan bi cizgifilm.
bide arkadaslarımdan birinin hediyesi olan sabahlık gibi kimono gibi bir sey var, kahverengi ustune mavi turuncu papatya desenli, ince bi kumastan. yazın namaz kılarken kullandigim bir sey.
diyecegim o ki, sabaha kadar bu cizgifilmi seyredip sonra sabah namazını o kimonoyla kılmak tehlikeli oluyor. insanın canı rukudan fırlayarak kalkmak, secdeye ucarak gitmek, selamlarda kafayı tam tur dondurmek falan istiyor.
16.07.08
cok seviyorum yaz yagmurlarını. sesiyle uyanıp cıkıyorum terasa; ıslanıyorum, ıslanıyorum. ustumden sıpır sıpır sular damlayarak odama donuyorum. sevindirik oluyorum.
13.07.08
abi dedigin sey, herkeste olmalı. oz abi olması sart degil, kanbagın olmayan insanlardan da super abiler cıkıyo. benden soylemesi.
12.07.08
ankaradan abim gelmis, evde yok bayram havası..
yıllaaar sonra abim yine “uzaktan” geldi, yine albeni getirip beni mutlu etti.
11.07.08
+10'
:’ napıcam simdi?
07.07.08
ahmetburak
artık istedigim yerde istedigim sesle istedigim kadar ahmetburak diyebilirim sanırım. ahmetburak ahmetburak ahmetburak ahmetburak ahmetburak ahmetburak ahmetburak..
06.07.08
bu guzel tarih, ilk yegenim, tek kız yegenim ayse sabihacıgımın besinci dogumgunu. hatice halacım bugun benim dogumgunum biliyo musun dedi, biliyorum sabihacım yeni yasın hayırlı olsun dedim. sarıldık birbirimize. bu kadar guzel bi kız olacagını ben bes sene onceden anlamıstım zaten diye dusundum sarılırken. huyu da guzel olur insallah dedim.
01.07.08
kucukken kalenin bahcesi adını verdigimiz buyuk bos bi arsa vardı. okulun bahcesi bizi kesmedigi zaman babam bide kardesimle oraya giderdik. ucumuzun olusturdugu gruba bisiklet arkadasları, ucurtma arkadasları falan gibi isimler takardık. cunku bisiklet surerdik, ucurtma ucururduk beraber. kertenkele, cekirge, kelebek falan kovalardık. agaca cıkardık. yanımızda bazen meyve goturup orada yerdik. cekirdeklerini yere atar, belki bu cekirdekten de agac cıkar onun meyvesinden yeriz birgun derdik. hasılı, sehirli bi cocugun eglenebilecegi azami seviyede eglenirdik.
bunları arkadasımın arabasıyla baska bi arkadasımın kınasına giderken camdan gordugum iki ucurtma vesilesiyle hatırladım. ne kadar zaman gecmis aradan; buyumusum de yasıtlarımın kınasına dugunune gidiyorum, yasıtımın kullandıgı arabayla dedim. o yıllarda bana bunu soyleseniz, cevabım “ahaha hadi ordan bi seftali daha versene inmiyim simdi agactan” olurdu muhtemelen.
o zamandan biliyodum buyumenin eglencesiz bir sey oldugunu. sekiz yasımdayken hep sekiz yasımda kalmak istemeye baslamıstım. ilerleyen senelerde de hep boyle oldu, hep sekiz yasıma donmek istedim. daha mutsuz oldugum zamanlarda dort yasıma falan donmek istedigim de oldu ama genelde sekiz yasıma donmek istedim. sekiz yasımda kalmadıgım icin pisman olmamamı saglayan tek sey varsa o da kartala gitmis olmamdır sanırım. simdi de oturmus, sanki sekiz yasımda kalmak elimdeymis gibi kalmadıgım icin pisman olmak falan diyorum, konustugum seye bak. ilahi ben.