30.4.09

26.02.09


bi intern tanıdım, kendisi annemi kullanarak damara girip kan almak uzerine alıstırma yapacaktı. damarları biraz problemli oldugu icin ve bugun ameliyata girecegi icin heyecanlı olan annem sıkıntı cekmesin diye ablam olaya mudahale etti, konustular biraz intern ile. konusma sırasında ablamın 96 mezunu oldugu lafı gecti.


cocuk gittikten sonra, cocugun gectigi yollardan ablamın coktan gecip dondugunu felan konusuyodum ki "senin mezun oldugun on uc sene olmus, cocuk bu sene mezun olacak daha" derken cocukla ablam arasında on uc yas oldugunu fark edip "benim kadar iste" dedim.


gerisini tahmin edersiniz.





25.02.09


höt-ice


cok höt-höt bir insanmısım. sanki bilmiyorum!





23.02.09


yuzuklerin delaleti


sozlu oldugun, nisanlı oldugun, evli oldugun neden parmagından belli olur ki; burnundan belli olsun.





21.02.09


bu ay ne cok ev gezdik, ahmetburakın yaz sonunda evlenen bi arkadasındaydık bu sefer de. evin hanımından baska hanım yoktu. bi hanım hanımcık kız olmayı ogrenemedim zira. aslında teorik olarak biliyorum da pratige dokemiyorum.





17.02.09


"sevgi"lim


mambıktan yana bugune kadar boylesine mutlu olmama, duygulanmama dair bir olay var sadece. o da sanırım hem ilk olay olmasından, hem de o zamanki ruh halimin daha kotu olmasından kaynaklanıyor. bu seferki ikinci sırada.


kedicim canım benim, gunlerdir yuzumu goremiyor. surekli uyuyorum, insan icine cıkmıyorum; hayvancık yemek yedigime de sahit olmadı ne zamandır. beni beslemek mi istedi yoksa sadece hediye mahiyetinde getirip mutlu etmek mi istedi bilemem ama bana kendi tabagından bir adet tavuk kemigi getirdi. daha guzel ne olabilirdi ki.





15.02.09


gece uyku yok, sabah toplantı var; toplantıda dogru durust tesekkur yahut takdir eden yok, problem cıkarıp toplantıyı uzattıkca uzatanlar var... aksam guzeldi en azından, pırtıklardaydık. sogan halkaları ve salata da guzeldi. muhabbet de guzeldi, en onemlisi de o zaten.


sabah da guzeldi ya.





05.02.09


bi pislik var ustumde, uyuz uyuz davranasım var herkese. bi de kahvaltıya gidelim camlıcaya diye cagırmıslar ahmetburakla ikimizi, ahmetburakın arkadası ve onun kız arkadası. kabul etmemeye calıstım ama daha once de bi isler cıkmıstı ve reddetmistik, dolayısıyla fazla ısrarcı olamadım. butun gun somurtucu oldum. boyle cift cift ilk gezisimizde beni soguklugumla hatırlayacaklar. gerci basımın agrıdıgını falan soyledim ama somurtkanlıgım icin yeterli bi mazeret olmustur diye umit edebiliyorum sadece.


onlardan ayrılınca gidip sahilde oturduk. aynı yerde saatlerce oturup, susup, denize bakınca daha iyi oldum gerci. bide parmagım kanadı, ondan da olabilir. kahvaltı yerine aksam yemegi yesek daha isabetli olurdu galiba.





01.02.09


yirmi altı ekimden beri konusmadıgım biriyle aynı ortamdaydık bir arkadasımızın evinde. benimle iletisim kurup bir sey yokmus gibi davranmaya calıstı ya da kendisi acısından bir sey olmadıgını gostermeye calıstı, bilemiyorum. benim gozumde ve kalbimde eski yerinde olmadıgını ilerleyen saatlerde anlamıstır diye umit ediyorum.


29.04.09


yasamak, yaramak


su dernek isleri hep bu tempoyla gitse iki aya kalmaz fidan gibi olurum, ciddi soyluyorum. gunlerdir ne dogru durust yemek yedim ne bikac saat aralıksız uyudum. zaten gunlerdir toplam uykum bikac saat. tabi bunların hepsi dernek yuzunden degil. surdurmekte oldugum yasantıma bu tempo eklenince boyle oluyormus.


he bide hastalandım. sıp sıp akıyo burnum. cok sukur ki akıyo, akamadıgı zaman asıl sıkıntı. bu sartlar altında dusundugum seyse; hep boyle devam etse ne guzel olur. fidan gibi olmak icin degil tabi. o isin esprisiydi. ciddi bi espriydi ama.





27.04.09


kan kırmızı sut beyaz


dun abimden kan aldım. ilk kez birinden kan aldım. abimin kolları gibi damarları da cok guzel masallah.


olaydan bir saat kadar sonra karsılıklı birbirimizi tebrik ettik.






26.04.09


karar gecici ama eskiye nazaran degisen dusunce tarzı kalıcı mıymıs yoksa? o daha kotu sanki yav.





24.04.09


birden bire, yıllardır aksini aklına bile getirmedigi seyler icin tam ters yonde yani o aklına bile getirmedigi aksi istikamette kararlar alıyomus bazen insan. insansam oyleymis.


acaba ne kadar sureligineymis, kalıcı mıymıs bu karar?





22.04.09


nisan yagmurunda guzelce ıslanıp, sevdigim biriyle cikolatalı pasta yedim. cigerlegim hırıldıyor ama mutluyum.





21.04.09




bak, ne buldum!





20.04.09


basım nasıl biliyo musun? hani su sans topları var ya, saydam bi kurenin icinde uzerinde numaralar olan kucuk pinpon topu gibi toplar ucusuyor; iste onun gibi. hem de ici vakumlu olanından. ici vakumlu olanı var mı bilmiyorum gerci, ama benim basım ici vakumlu olanı gibi.





19.04.09


ondokuzsıfırdort


bugun benim dogum gunumdu. gunun ilk dakikasından son dakikasına kadar uyanıktım, guzelce yasadım dogum gunumu.


kartalda kahvaltının oldugu gunle cakısması vesilesiyle hem kartala gidicem hem de dostlarımın yanısıra tanımıyor da olsam yuzlerce kartallı gorucem, onun haricinde umre yolcularımız ayaklarındaki guzel tozlarla gelecekler falan diye seviniyodum ne zamandır. kahvaltı guzeldi, kartalım guzeldi, kartallılar guzeldi, sagolsun guzel arkadaslarım da ablamlar da bana hediyeler almıslar ve hepsi guzeldi.


bekledigim seylerden bi annemlerin gelisi yarına sarkmıs, bu degisiklik olmasaydı yine aynı dusuncede olur muydum simdi bilemiyorum lakin gun boyunca beni en cok sevindiren sey; annemin yanına refakatci olarak giderken yolda dusurup kaybettigimi sandıgım cok sevgili deri bilekligimi, sabah evi supururken vitrinin altından bulmamdı. birinin hediyesi, bi zamanın bi yerin hatırası falan da degil ama o bilekligi neden o kadar cok seviyorum bilmiyorum.


zamanından, butcesinden benim icin pay ayırıp hediyeler alanlar, bunları okuyorsanız beni mazur gorunuz. iki liralık, uzerinde kedicigimin dis izleri olan alelade bir bileklik ama insanın neyi ne kadar sevecegi, insanı neyin mutlu edecegi belli olmuyor bazen iste.





15.04.09


pembecik pıtırcık



lisede son sınıfta mıydım neydim, bi kez daha olmustu. booyle otururken dilimin ucunda bi acı hissetmeye basladim. orda bi ekşın var ya, surekli oynayıp acıtıp durdum orayı. sonra isim bitti bilgisayardan kalkıp aynaya gittim nolmus bu dilime diye. dilimin pembecik pıtırcıklarından biri bordocuk pıtırcık olmus. daha onceden tanıdıgım icin tuttum tırnagımla, hemen koptu. pembecik olanları hemen kopuyo mu bilmiyorum, denemedim, ama bence kopmuyodur. neyse, onu dilimden sokunce acısı da kayboldu.


ilki gibi bir kagıda sarıp sakladım onu da. saklamadan once de mikroskopta fotografını cektim.


pembecik pıtırcık deyince sevimli bir sey bekliyo di mi insan. halbuki insanların icini kaldırabilcek seyler yazmısım. hehhe. yazmısım degil, yazdım. yazmadan once boyle yapacagımı biliyodum.





11.04.09


turuncu > siyah


eskiden beri hep sagdan soldan carpılırım, elektrikli aletlerle de ufak tefek maceralarım olmustu lakin bugun beni anneannemden kalma emektar turuncu sac kurutma makinemizin carptıgı gibi carpan olmamıstı hic. direkten dondum desem gayet de yerinde bi soz soylemis olurum.


yılların eskittigi kablosunun plastik kısmı olması gereken elastikiyetini kaybettigi icin kablonun tutma yerine yakın ve cok kıvrılan bolgesi yırtılmıs, teller dısarı fırlamıs; ne yazık ki ben bunu fark etmemisim. makineyi elime alırken kabloya dokunmadıgım -en azından oyle zannettigim- halde ve kucukken ogrendigimiz uzre koruyucu etkisi olması gerektigini dusundugum ayagımdaki lastik tabanlı terliklere ragmen elimde komurlesen minik bir bolge oldu. sonra gun icinde yara kabugu gibi koptu gitti.


sabah kurutamadıgım saclarımı aksam ablamlarda kurutıyım dedim (basortusu icinde aksama kadar zaman da gecse kurumuyor, bilmeyen vardır mutlaka). bu seferki sac kurutma makinesinin fisi de elimi yaktı. once, sabahleyin hemcinsini ıskartaya cıkardıgım icin, ıskarta olmasını kabullenemedigi emektar sac kurutma makinemizin yasına hurmeten benden intikam almaya calıstıgını sandım. meger kullandıgım priz bozukmus, ısınmasına sebep olmus fisinin. ablamların makinesinin bir sucu yokmus. suclu prizmis.


aksam gumus bi yuzuk aldım bi de. o kadar guzel ki. baktıkca masal anlatmak, masal dinlemek, masalda yasamak istiyorum.





10.04.09


sen grisin, ben bordo.
tamam mı?





09.04.09


insan yedi yıllık sevdigine bunu yapar mı; sevdigi, yanından ayırmadıgı seye?


pek sevgili gunes gozlugum bluzumun yakasına asılıydı, ben de kosuyodum uskudar meydanına dogru. gozlukcugum yakamdan atlamıs, kosmakta olan ayaklarımdan biri de henuz yere inemeden bi guzel tekmelemis bunu. gozlugum ileri dogru havalanıp yere dusunce fark ettim tabi. sanırım almaya giderken bi de ustune bastım. sonuc; guzelim camlar oyuk oyuk oldu, cercevem yamuldu. yine de kullanılabiliyor. cerceve duzeltilir zaten de, camlara uzun vadede bi el atmak gerekecek.


buyuyunce boyle hareketler yapmamak lazım diye ondan soyluyolardır belki he, "koca kız kosmaz sokaklarda" neden? cunku koca kız olana kadar kullandıgın seylere boyle hareketlerle zarar gelebilir. kucukken kosmanda problem yok, cunku henuz bu kadar manevi deger kazanmamıs, bu kadar benimsenmemis oluyor esyaların.


olmadı di mi?


olsun, onemi yok buyukkenmis kucukkenmis... kosmaya devam edicem nasılsa.





06.04.09


kucukken bana desen ki evinin mutfagı kilolarca kerevizle dolu olacak, mutfak ve cevresi buram buram kereviz kokacak ve sen bundan mutluluk duyacaksın; hayatta inanmazdım. boyle bi gelecegim olacagına hic olmasın diye intihar etmem bile muhtemeldi hatta.


hayatta her sey mumkun.





05.04.09


hakikaten catlak gibi agrıyomus. ne agrısı ki bu? artrit olmasın lutfen :/ stephen king'in beni ciddi korkutabildigi tek sey bu sanırım, artrit agrısı.





04.04.09


tantuni


hayatımda ilk defa tantuni yedim bugun. eve giderken kardesime goturdum, o da ilk defa yedi. onunkinden biraz mambıkıma verdim, o da ilk defa yedi.


tantuninin yakın zamana kadar sakatattan yapıldıgını zannediyodum. hatta cesit cesit sakatat karısımından... kardesim de oyle zannediyomus. muhtemelen evdeki birine sordum ve bu sekilde cevap verdiler, bi daha da merak edip kovalamadık. sakatat yemeyecegini bildigim biri tantuniyi sevdigini soyleyince her sey su yuzune cıktı iste. ne zamana kadar ogrenemeyecegimi sanıyodunuz ki ha? hahaha!


hasılı kelam, cok guzelmis. yine de lahmacunu yeglerim. ama tantuninin ismi daha guzel. soyledigin zaman devamı gelicek gibi. tantuni ninini dındırı nırını...





03.04.09


gittiler, hemen de gelmesinler. zaman onlar icin yavas yavas gecsin. doya doya yasasınlar. dua etsinler, bize de nasip olsun.


30.03.09


seker de sandım ilacı


bazen babyprin'in kokusu tadı burnumda tutuyor. alıp bi kutusunu bi gunde bitiriyorum. agzıma atıp biraz ıslanınca dilimle damagıma sıkıstırarak eziyorum, minicik parcalara ayrılıp agzıma dagılıyor, cok guzel oluyor. kanımın sulanmasından baska kayda deger bi etkisi oluyo mudur acaba.





29.03.09


likit lipid


buraya mehmed akif ersoy'un bir siirinden bir bolum yazacaktım aslında ama herkesin aklına bu siir geldigi icin benim yazacagım, baslıkla sınırlı kalsın.





28.03.09


bu sene de bisiklet sezonunu actık ama biraz erken acmısız galiba, usudum cunku. gerci usudum diye sezonu erken actık diyemem. hem usumekle ne alakası var bisiklet sezonunun. aslında derim ya, bana bisiklet sezonu dendiginde benim icin ifade eden bisiklet sezonundan bahsediyorum. "havalar ısınmıs da artık eglenmeye adaya gidip bisikletlere binmeye baslamısız" sezonu.


neyse, erken acmısız sezonu. ustumde bir penye vardı ve ben adanın gunes almayan cephesinde yokuslardan inerken cigerlerimi bir guzel usuttum. halbuki agustosta gittigimizde boyle mi oluyodu, butun gun terlemekten sırılsıklam oluyoduk, saat basına iki litre sıvı tuketiyoduk.





25.03.09


romantik salyangoz





belli oluyo mu bilmiyorum ama camdan tarihi istanbul yarımadasının uzerine gunesin batısını izliyor :)








22.03.09


mambıkım minik bir kedicikken ben sırtustu yattıgımda bazen gelir gogsumun ustune yuvarlacık olup yatardı, ben nefes alıp verdikce yukarı asagı hareket ederdi gogsumle beraber. bugun yine aynı seyi yaptı uzuunca bir aradan sonra. bu sefer yukarı asagı hareket edemedi. bir sure sonra istemeyerek de olsa onu biraz asagı dogru ittim. gogsu ve gogsunden yukarısı gogsumde kaldı, arka bacakları falan asagı indi. tam olarak yatmak denemez tabi hayvanın bu haline ama o halinden memnundu. ben yine dogru duzgun nefes alabilmeye baslayınca yukarı asagı hareket ede ede uyuduk.





18.03.09


insan sıkılınca, sıkıntılı olunca kullandıgı esyaları degistirmek, yasadıgı yerdeki esyaların yerini degistirmek, yeni esyalar alıp kullanmaya baslamak falan iyi gelebiliyor bazen. etrafındaki insanları degistirince, yeni insanları hayatına sokunca pek oyle olmuyor ama. hep eski insanları istiyor, eskiden beri hep yanında olanları.





17.03.09


guzel kedicime mama ve su kabı aldım, sevinmis olacak ki gece yanımda uyudu.





14.03.09


bir demet papatya, nedir ki, dersin.
bir demet papatya!





03.03.09


biri olmazsa digeri..


doktor olamadım diye uzulurken ciddi hasta olucam bi gun.





02.03.09


noluyo ya?


kartaldaki sınıf arkadaslarımdan biri bebek bekliyomus.


24.01.09


insanlar kendini hastalık yapıyor. ne korkunc. "ben canavarım!" demek gibi bir sey bu.


"ben kanserim." veya "verem oldum."





20.01.09


igneci teyze


aglayan cocuga igne yapmak da enteresan bi tecrubeymis. zevkli diye tabir etmek istiyorum lakin cani damgası yerim kesin.


cocugun o halleri komik yahu.





19.01.09


ablam da ahmet de hastaymıs. igne olmaları gerekiyomus hatta, o kertede. igneci olma gorevi de bana dustu tabi. ilkleri bu sabah yaptım. bikac gun surecek gibi, duruma gore.





16.01.09


doktor dede beyin odasında annemizin pet ct cekiminin tamamlanmasını beklerken fatma ablam bi internet sitesi acıp okutmaya basladı bana. cok sasırdım, sandım ki aylarca hatta bazı konularda yıllarca beni izlemisler de gozlemlerini yazmıslar siteye. ama oyle degilmis, yazanlar bir hastalıgın belirtileri baslıgı altında yazıyordu. lanet gibi bir hastalık.


ustumdekinin lanet degil de hastalık olması gercekten sevindirici.





14.01.09


her mudur, mudur mudur?


kartalın ilk donem mezunlarından biri, kartala mudur oldu. bunun ehemmiyetini ve kıymetini bir kartallıdan baskası tam manasıyla anlayabilir mi bilmiyorum.


anladıgım kadarıyla cok memnunum ben.





11.01.09


bana zaman makinesi alır mısın?


yasadıgım zamanda cok egreti hissediyorum kendimi. sanki eskiden yasadıgım zamanlardayım hala da buraya bi sureligine getirilmisim gibi. her an yine eskiye donebilecekmisim gibi. kafam orada kaldı, hala orada; ondandır belki. cok ozluyorum napıyım.






08.01.09


marmara universitesi hastahanesinin kan alma bolumu deli etti beni. sahip oldugum azıcık tecrube ile tek basıma ben kan alsam muhtemelen o sıra daha hızlı ilerlerdi. bikac gundur rahatsızdım zaten, eve dondukten sonra onun da arttıgını hissettim, girip yattım.


uykumun arasında bi ara kedimin basucuma gelip beni uyandırdıgını hatırlıyorum, miyavlayıp yuzume dokunarak. yorganın kenarını actım hemen iceri girip yanıma kıvrıldı. meger yavrucum ayagını yaralamıs fena sekilde. uyandıgımda yatakta kanlar gorunce cok korktum, hayvana bir sey yaptım zannettim. yataktan birden fırlamamın da etkisi ile fenalastım biraz hatta; basım falan dondu, gozum karardı. bir iki dakika istirahat ettikten sonra sakin kafayla inceledim kedimi, once tırnagı sokulmus zannettim ama sadece patisi kesilmis birkac yerden.


kalorifer peteginin ustunden yere atlarken patisi petege takılmıs, agırlıgının etkisiyle de parcalanmıs kedicigimin patisi; annem soyledi. kurtulunca kosup yanıma gelmis. olaylara cok uzuldum tabi, ama sıkıntısında bana gelip sıgınması beni ziyadesiyle mutlu etti.




07.01.09


ikizizbiz


ablamla ikiz olmaya karar verdik biz. artık soranlara "evet ikiziz. o buyuk, yedi yas." demeyi dusunuorum. son iki kelimeyi soylemeyi ben dusunmedim gerci, ablam soyledi. olsun ben dusundum sayılır. ikiziz biz.





03.01.09


yıllardır gunes gozlugune oyle alısmısım ki, simdi gozumde numaralı gozluk varken gozumde gozluk oldugunu fark ediyorum ama gunes gozlugu olmadıgını fark edemiyorum. kafamı cevirmeden gozumle baktıgım tarafın baska insanlarca anlasılmadıgını zannediyorum. dusunsene ne komik, kafası camdan dısarı bakıyo gibi ama goz bebekleri bi tarafa iyice cevrilmis bi kız. hehhe. salak tip.