30.4.09

29.04.09


yasamak, yaramak


su dernek isleri hep bu tempoyla gitse iki aya kalmaz fidan gibi olurum, ciddi soyluyorum. gunlerdir ne dogru durust yemek yedim ne bikac saat aralıksız uyudum. zaten gunlerdir toplam uykum bikac saat. tabi bunların hepsi dernek yuzunden degil. surdurmekte oldugum yasantıma bu tempo eklenince boyle oluyormus.


he bide hastalandım. sıp sıp akıyo burnum. cok sukur ki akıyo, akamadıgı zaman asıl sıkıntı. bu sartlar altında dusundugum seyse; hep boyle devam etse ne guzel olur. fidan gibi olmak icin degil tabi. o isin esprisiydi. ciddi bi espriydi ama.





27.04.09


kan kırmızı sut beyaz


dun abimden kan aldım. ilk kez birinden kan aldım. abimin kolları gibi damarları da cok guzel masallah.


olaydan bir saat kadar sonra karsılıklı birbirimizi tebrik ettik.






26.04.09


karar gecici ama eskiye nazaran degisen dusunce tarzı kalıcı mıymıs yoksa? o daha kotu sanki yav.





24.04.09


birden bire, yıllardır aksini aklına bile getirmedigi seyler icin tam ters yonde yani o aklına bile getirmedigi aksi istikamette kararlar alıyomus bazen insan. insansam oyleymis.


acaba ne kadar sureligineymis, kalıcı mıymıs bu karar?





22.04.09


nisan yagmurunda guzelce ıslanıp, sevdigim biriyle cikolatalı pasta yedim. cigerlegim hırıldıyor ama mutluyum.





21.04.09




bak, ne buldum!





20.04.09


basım nasıl biliyo musun? hani su sans topları var ya, saydam bi kurenin icinde uzerinde numaralar olan kucuk pinpon topu gibi toplar ucusuyor; iste onun gibi. hem de ici vakumlu olanından. ici vakumlu olanı var mı bilmiyorum gerci, ama benim basım ici vakumlu olanı gibi.





19.04.09


ondokuzsıfırdort


bugun benim dogum gunumdu. gunun ilk dakikasından son dakikasına kadar uyanıktım, guzelce yasadım dogum gunumu.


kartalda kahvaltının oldugu gunle cakısması vesilesiyle hem kartala gidicem hem de dostlarımın yanısıra tanımıyor da olsam yuzlerce kartallı gorucem, onun haricinde umre yolcularımız ayaklarındaki guzel tozlarla gelecekler falan diye seviniyodum ne zamandır. kahvaltı guzeldi, kartalım guzeldi, kartallılar guzeldi, sagolsun guzel arkadaslarım da ablamlar da bana hediyeler almıslar ve hepsi guzeldi.


bekledigim seylerden bi annemlerin gelisi yarına sarkmıs, bu degisiklik olmasaydı yine aynı dusuncede olur muydum simdi bilemiyorum lakin gun boyunca beni en cok sevindiren sey; annemin yanına refakatci olarak giderken yolda dusurup kaybettigimi sandıgım cok sevgili deri bilekligimi, sabah evi supururken vitrinin altından bulmamdı. birinin hediyesi, bi zamanın bi yerin hatırası falan da degil ama o bilekligi neden o kadar cok seviyorum bilmiyorum.


zamanından, butcesinden benim icin pay ayırıp hediyeler alanlar, bunları okuyorsanız beni mazur gorunuz. iki liralık, uzerinde kedicigimin dis izleri olan alelade bir bileklik ama insanın neyi ne kadar sevecegi, insanı neyin mutlu edecegi belli olmuyor bazen iste.





15.04.09


pembecik pıtırcık



lisede son sınıfta mıydım neydim, bi kez daha olmustu. booyle otururken dilimin ucunda bi acı hissetmeye basladim. orda bi ekşın var ya, surekli oynayıp acıtıp durdum orayı. sonra isim bitti bilgisayardan kalkıp aynaya gittim nolmus bu dilime diye. dilimin pembecik pıtırcıklarından biri bordocuk pıtırcık olmus. daha onceden tanıdıgım icin tuttum tırnagımla, hemen koptu. pembecik olanları hemen kopuyo mu bilmiyorum, denemedim, ama bence kopmuyodur. neyse, onu dilimden sokunce acısı da kayboldu.


ilki gibi bir kagıda sarıp sakladım onu da. saklamadan once de mikroskopta fotografını cektim.


pembecik pıtırcık deyince sevimli bir sey bekliyo di mi insan. halbuki insanların icini kaldırabilcek seyler yazmısım. hehhe. yazmısım degil, yazdım. yazmadan once boyle yapacagımı biliyodum.





11.04.09


turuncu > siyah


eskiden beri hep sagdan soldan carpılırım, elektrikli aletlerle de ufak tefek maceralarım olmustu lakin bugun beni anneannemden kalma emektar turuncu sac kurutma makinemizin carptıgı gibi carpan olmamıstı hic. direkten dondum desem gayet de yerinde bi soz soylemis olurum.


yılların eskittigi kablosunun plastik kısmı olması gereken elastikiyetini kaybettigi icin kablonun tutma yerine yakın ve cok kıvrılan bolgesi yırtılmıs, teller dısarı fırlamıs; ne yazık ki ben bunu fark etmemisim. makineyi elime alırken kabloya dokunmadıgım -en azından oyle zannettigim- halde ve kucukken ogrendigimiz uzre koruyucu etkisi olması gerektigini dusundugum ayagımdaki lastik tabanlı terliklere ragmen elimde komurlesen minik bir bolge oldu. sonra gun icinde yara kabugu gibi koptu gitti.


sabah kurutamadıgım saclarımı aksam ablamlarda kurutıyım dedim (basortusu icinde aksama kadar zaman da gecse kurumuyor, bilmeyen vardır mutlaka). bu seferki sac kurutma makinesinin fisi de elimi yaktı. once, sabahleyin hemcinsini ıskartaya cıkardıgım icin, ıskarta olmasını kabullenemedigi emektar sac kurutma makinemizin yasına hurmeten benden intikam almaya calıstıgını sandım. meger kullandıgım priz bozukmus, ısınmasına sebep olmus fisinin. ablamların makinesinin bir sucu yokmus. suclu prizmis.


aksam gumus bi yuzuk aldım bi de. o kadar guzel ki. baktıkca masal anlatmak, masal dinlemek, masalda yasamak istiyorum.





10.04.09


sen grisin, ben bordo.
tamam mı?





09.04.09


insan yedi yıllık sevdigine bunu yapar mı; sevdigi, yanından ayırmadıgı seye?


pek sevgili gunes gozlugum bluzumun yakasına asılıydı, ben de kosuyodum uskudar meydanına dogru. gozlukcugum yakamdan atlamıs, kosmakta olan ayaklarımdan biri de henuz yere inemeden bi guzel tekmelemis bunu. gozlugum ileri dogru havalanıp yere dusunce fark ettim tabi. sanırım almaya giderken bi de ustune bastım. sonuc; guzelim camlar oyuk oyuk oldu, cercevem yamuldu. yine de kullanılabiliyor. cerceve duzeltilir zaten de, camlara uzun vadede bi el atmak gerekecek.


buyuyunce boyle hareketler yapmamak lazım diye ondan soyluyolardır belki he, "koca kız kosmaz sokaklarda" neden? cunku koca kız olana kadar kullandıgın seylere boyle hareketlerle zarar gelebilir. kucukken kosmanda problem yok, cunku henuz bu kadar manevi deger kazanmamıs, bu kadar benimsenmemis oluyor esyaların.


olmadı di mi?


olsun, onemi yok buyukkenmis kucukkenmis... kosmaya devam edicem nasılsa.





06.04.09


kucukken bana desen ki evinin mutfagı kilolarca kerevizle dolu olacak, mutfak ve cevresi buram buram kereviz kokacak ve sen bundan mutluluk duyacaksın; hayatta inanmazdım. boyle bi gelecegim olacagına hic olmasın diye intihar etmem bile muhtemeldi hatta.


hayatta her sey mumkun.





05.04.09


hakikaten catlak gibi agrıyomus. ne agrısı ki bu? artrit olmasın lutfen :/ stephen king'in beni ciddi korkutabildigi tek sey bu sanırım, artrit agrısı.





04.04.09


tantuni


hayatımda ilk defa tantuni yedim bugun. eve giderken kardesime goturdum, o da ilk defa yedi. onunkinden biraz mambıkıma verdim, o da ilk defa yedi.


tantuninin yakın zamana kadar sakatattan yapıldıgını zannediyodum. hatta cesit cesit sakatat karısımından... kardesim de oyle zannediyomus. muhtemelen evdeki birine sordum ve bu sekilde cevap verdiler, bi daha da merak edip kovalamadık. sakatat yemeyecegini bildigim biri tantuniyi sevdigini soyleyince her sey su yuzune cıktı iste. ne zamana kadar ogrenemeyecegimi sanıyodunuz ki ha? hahaha!


hasılı kelam, cok guzelmis. yine de lahmacunu yeglerim. ama tantuninin ismi daha guzel. soyledigin zaman devamı gelicek gibi. tantuni ninini dındırı nırını...





03.04.09


gittiler, hemen de gelmesinler. zaman onlar icin yavas yavas gecsin. doya doya yasasınlar. dua etsinler, bize de nasip olsun.


Hiç yorum yok: