31.7.09

29.07.09


ıstakoz


motorlardan, vapurlardan, sahillerden denize atlayıp da bi kazaya belaya bulasmadan bu sene de denize girebilmeyi basardım elhamdulillah. o kocaman suyun icinde olmak ne buyuk mutluluk Allah'ım..


kendimi deniz suyuna kaptırınca gunes kremlerini yinelemeyi unutmusum ama. bir kez surunce bir dahasına gerek duymamısım. omuzlarım, ensem ve sırtımdan olusan bolge ufo ısıtıcılar gibi. hatta omuzlarım sırt cantamın da yardımı ile etna'ya rakip olabilecek vaziyetteler.


ah.. cızır cızır.






27.07.09


lebler, leblebiler.


fu$ ve gu$ kardeslerin hamaratlıgına misafir olmak, turlu cesit yiyecek icecekle aksamı gecirmek, sonra muhabbet etmek, dertlesmek, sabahın altısına kadar oturup tam artık yatsak mı falan diye dusunurken fu$umun gelip sahilde yurumek istedigini ima etmesi, akabinde cıkıp sessiz sakin sahilde bi saat deniz havası solumak, eve donunce temiz havanın ve yorgunlugun etkisiyle mısıl mısıl uyumak ne guzel sey.


ayrıca daha evvel bunu dusunmustum ama eve donerken de
iyice kani oldum; dunya gozumde bir leblebi kadar. daha buyuk degil.





24.07.09


omega3


kapıda bi balık lokantasının el ilanını buldum. aldıgım sırada balık lokantasına ait oldugunun farkında degildim tabi ki. eve getirip bakınca da canım balık istedi.


yıllardır balık yiyemiyor olmamdan kaynaklanan omega3 eksikligi salaklastırma derecesine ulastı herhalde diye dusundum sonra. ama o sırada kokusuz bi balık olsa, yerdim muhtemelen afiyetle.





18.07.09


darbeye karsı yuruyus vardı. iyi sloganlar da atıldı, sacma sloganlar da. "öz-öz-özgürlük" falan dedik mesela bi sure. sonra yuruyus bitti. baska arkadaslar da geldi yanımıza.

ahmetburak "aç-aç-çok açız" dedi, arkadas "siz-siz-siz de mi" dedi. gittik yemek yedik ulkemizi darbeden kurtarmanın verdigi ic huzuruyla.






17.07.09


kollar, kollar kollar!


normal kızlar erkeklerde en cok neye dikkat eder bilmiyorum. sacına, giyimine, boyuna, goz rengine falan galiba. benim ilgimi kolları cekiyor, guzelse tabi. bunun erkek olmalarıyla soyle bi alakası var; erkeklerin kolları kızlarınkinden daha guzel. mesela abimin cok guzel kolları var. kendi kollarım da hosuma gidiyo aslında.


boyle damarları falan belli oluyosa da -kızların olmuyor- sırıngayla girip kan alma istegi duyuyorum yogun sekilde. napıcaksam o kanı, vampir de degilim, isime yaramaz. igne batırsam da yeter belki, ama ben kan almak istiyorum.


bi tur sapıklık gibi geliyo okuyunca, ama erkek olsam da erkeklerin kollarını begenirdim yine bence. kendi kollarımı da delik desik ederdim muhtemelen.





16.07.09


bikac gun once bi gece televizyonu actıgımda daha onceden gormedigim bi dizi yeni baslıyodu. vampirli bi diziydi. iki bolum izledim, vampir sevmememe ragmen cok hosuma gitti. arastırdım baktım, toplam on altı bolum cekilmis ve bırakılmıs zaten, indirdik hepsini hemen.


izlemeye basladıgımda gordum ki televizyonu actıgımda gordugum bolum ilk bolummus, ve ilk bolumun de en basıymıs. iki gecede de izledik ve dun gece bitti. daha yarısına gelmeden ayrılıgın huznu coktu ustume. neden bu kadarcık cekip bırakmıslar diye kızdım cok.


bu dizilerdeki karakterleri -aktor yahut aktrisleri degil- sevmissem cok baglanıyorum onlara. gelip arkadasım olsunlar istiyorum. oturup muhabbet edelim istiyorum. gerci bi bakıma normal bu, o karakterleri sevilmeleri uzere sekillendiriyolar zaten ama iste ben biraz fazla baglanıyorum sanırım.


bu konuda dusunurken sunu da fark ettim, ben etrafımdaki insanları da fotograflardan veya videolardan izlemeyi seviyorum. arkadasımı koysan karsıma bes dakika bile inceleyemem ama bi fotografına yarım saatten fazla bakabilirim. belki bununla da bi alakası vardır durumun.






10.07.09


protein


su an protein icin bi sarkı yazabilirim. hatta yazdıktan hemen sonra besteleyip o sarkıyı soyleyerek dans bile edebilirim.


protein istiyorum. kucuk aminoasitlerden olussun. alıyım ellerime seviyim biraz. sonra agzıma atıyım. agzımda sıcak, yumusak ve mutlu saniyeler gecirip mideme gitsin. o da mutlu olsun ben de mutlu olıyım. protein, canım benim.






07.07.09



iki sene once 07.07.07 yazarak degisik bi gunu anlatarak baslamıstım buraya yazmaya.


bi sene once 07.07.08 yazıp ahmetburaktan bahsetmistim.


simdi de 07.07.09 yazdım, ahmetburakla olan nisanımdan bahsedeyim. ya da bahsetmiyim. sadece sunu belirteyim; nisanımın oncesinde ve esnasında ve sonrasında madden yanımda olan, manen yanımda olan, madden olamasa da manen yanımda oldugunu hissettiren herkese minettarım. bekledigimden cok guzel bir nisan oldu benim icin, vesilesi bu kisilerdir.



9.6.09

29.06.09


adı ahmet olsun mehmet olsun muhammed olsun fark etmez, abi dedigin sey cok guzel bir sey.


abilerim uzerine sarkılar siirler yazmak, resimler yapmak istiyorum. ortaya bir sey cıkınca bu eserinizde neyi anlattınız deseler anlatamadım ki derim ama. anlatamam ki. gulumseyen bi fotografımı koysam belki o sekilde anlayan anlar diye umit edebilirim.


anlayan anlıyor hakikaten. anlasılmaz biri degilim.






21.06.09



mustakbel nisanlımla ve iki arkadasımızla, baska iki arkadasımızın dugunu icin eskisehire gittik. yirmi bir haziran, yılın en uzun gunu oldu bizim icin hakikaten.


erken baslayan her programdan once oldugu gibi yine onceki geceyi uykusuz gecirdim. ve yine her uykusuz gecirdigim gecenin sonrasında oldugu gibi en dinc kisi bendim. tebdil-i mekan yapmanın coskusunu da katarsak kendimi sincap gibi hissettim diyebilirim. neden sincap bilmiyorum. hoplayıp zıplıyolar, ondan belki de.






19.06.09


insana insan lazım, insan oldugunu hatırlayabilmesi yahut unutmaması icin. Allah lutfetmis vermis benim cevreme de guzel insanlar. elhamdulillah. cıkıcaz yoksa iyice insanlıktan.





18.06.09


on-off


gece gece neyi stres yapıyorum bu kadar neden bu kadar sinirliyim off!


bi on-off modu olsa aslinda insanın, oflama ihtiyacını duydukca "off" moda gecse. sonra haleti ruhiyesi duzeldiginde tekrar "on" olsa. etrafındakileri uzmese, kendisi de o sıkıntıyı cekmese..


bunları kendi irademizle yapmamız lazım, biliyorum. yapamıyorum ama. etrafımdaki seyleri parcalamak, kırmak istiyorum. yorulup uyumak istiyorum sonra. bunları isteyince anam diyorum, ben iyi degilim. biraz surup da sakinlestiriyor, ama o olmadan kendi kendime sakinlesememek de koyuyor acıkcası. huff..


kas guclendirebilmek kadar kolay olsa insanın iradesini, karakterini guclendirmesi..





13.06.09


kına


kendimi bildim bileli kınayı cok severim. rengini zaten severim, cogu kisi igrenc bulur ama ben kokusunu da cok severim.


bugun de boyle bisi yaptım kınayla elime. sonra da begendim, iyi ki yapmısım dedim. hatta ara ara bakıp sevindim.





08.06.09


kadavra gordum ilk defa olarak. baskalarından duymustum aslında gercek gibi degil, maket gibi falan diye ama biraz abarttıklarını dusunmustum. gercekten de maket gibiymis; sert, kuru.. hic tiksinti uyandırmadı bende. boyle sulu, kanlı falan olsalardı tiksinebilirdim, ici dısına cıkmıs zira takdir edersiniz ki.


bendeki etkisi daha cok huzun oldu. o amcalar kimbilir neler yasamıslardır, sevenleri vardır, sevdikleri vardır.. ama bir sekilde oraya dusmusler. bunları dusunup huzunlendim. Allah korusun, basımıza gelmeyeceginin garantisi yok. aklını kaybedersin, bunarsın falan, gidersin evden, bi kosede ölürsün, ararlar yakınını bulamazlar, gelecegin yer orası olur. Allah korusun. Allah yasamın da ölümün de hayırlısını, guzelini nasip etsin.


dersten cıkınca ablama mesaj attım ilk olarak. ne hissettigimi sordu, huzunlendim dedim. o da ilk kadavra dersinden sonra yogun bi huzun hissetmis. o amcalar hallerinden memnun olsa, zannetmiyorum ki boyle hissedelim.


Allah korusun.






06.06.09


ben ufakkene pazar sabahları cok guzel gecerdi. simdi anlatmak istesem anlatamam, oyle guzel gecerdi.


bide pazar sabahları bazen biberonumun kucuk pembe kapagına su koydururdum anneme, kosup gider babamın gobek deligine suyu dokerdim. uyuyo numarası yapan babam da aniden urpererek uyanmıs gibi yapardı, -hatırlamıyorum ama muhtemelen- kıkır kıkır gulerdim.






04.06.09



a'ya uzulurum, b'ye kızdım zannedilir.
b'ye kızmadım derim, b'ye kızdıgım icin trip attım zannedilir.
c'ye (aksini soyledigim halde b'ye kızdım sanılmasına) kızarım, b'ye kızdım zannedilir.
tekrar soylerim b'ye kızmadım diye, b'ye kızdım diye ısrar edilir.
d'ye (b'ye kızdım diye iddia edilmesine) kızarım, b'ye kızdım zannedilir.
e'ye (agzımdan cıkan tek kelimenin dinlenmemesine) kızarım, b'ye kızdım zannedilir.


bu boyle belki iki saat uzayarak devam eder ve sadece b'ye kızdıgım dusunulur. halbuki b konusunda en ufak bi sıkıntım yoktur.


anlarım ki a'ya uzulmekte cok haklıymısım.





03.06.09


ipek şantuk, janjanlı şifon, krep demor, krinkıl, dupyon, tafta, saten, organze... kumascı olmak eglenceli gibi. boyle konusan bi insan olmak bile eglenceli.


2.5.09

27.05.09


şeker ocak


laboratuvarda bi yer var, boyle kapaklı kocaman bi goz, tepesinde de kuvvetli bi aspirator var. derisik asitleri bazları, kloroform gibi ucucu maddeleri falan oraya koyuyolar. bi de kucuk tup var aynı yerde, atesli deneyleri de orada yapıyosun cıkan buharlar neyin laboratuvara dagılmasın diye. iste bu hem ocaklı hem de aspiratorlu yerin adı çeker ocak.

asistan soylediginde benim ilk anladıgım ismi ise şeker ocak. sevimli gibi boyle. o yuzden bu ismi daha cok sevdim, bu sekilde bahsetmek istiyorum kendisinden. lakin ortamda "şeker degil lan çeker ocak, zalaa bah" tarzı insanlar o kadar cok ki, derdimi de anlatamam -ki anlatmak da istemem- dolayısıyla sekercigimden guzel ismiyle bahsedemiyorum.

halbuki yanına gidip "merhaba sekerim" diye soze baslamak istiyorum ben. sıkıntımı ısıtıp, zehrimi dokmek istiyorum. o bana horhhorhhorhorhorhrorhhorh diye bagırsın, hic muhim degil.





24.05.09


geri donusum muhtesem oluyor


ablacım sagolsun dun nihayet odamdaki donusturulebilir atık maddeleri toparladık beraber. yamulmuyorsam yedi poset falan cıktı. bildigin cop oda yani. ablam posetlere bakıp "geri donusum muhtesem olacak" dedi. kendi alanında ihtisamlı gorunuyodu posetler hakikaten.


sonra bugun baska cop koymak icin poset arıyodum, balkonda bakkaldan gelen ve icinde boş pet sise olan bi poset buldum, bi baktım bi de sakız var icinde. sonra iceri girdim mutfak copunun ustune kup seker kutusu koyulmus, donusur ki bu dedim aldım, icinde iki tane kup seker kalmıs. bu donusturme isinden anında kar etmeye basladım yani. hem de yine aynı dogrultuda ugras icindeyken aldım karımı. vazgecebilecegimi sanmıyorum.





18.05.09


kelepce


sevdigimiz birine baglanmak uzere kelepce aldık. hem de zinciri gozle gorunmeyen cinsten.
gozle gorunmuyo ama varlıgı hissedilebiliyo.


o zincir oldugu icin aldık aslında kelepceyi de.
hissedemeyenler de gorsun diye, unutanlar hatırlasın diye..





12.05.09


gecenin nemi mi dusmus gozlerine
sacını dok sineme derdini soyle



o kadar dinledim, hic dikkatimi vererek dinlememisim demek ki. az once biri -eski alıskanlıklarla olsa gerek- bu sarkıyı internette bana soylerken fark ettim. icim buruldu, kalp atısımı te bogazımda hissettim bi sure, agzım acık ekranda bu mısralara bakarken.






09.05.09


hıdırellezden beri hava ne kadar sıcak, birden bire dugmeyi cevirip dereceyi arttırmıslar gibi.


annem odamın camını acmıs. oksijen yaradı herhalde, orada bir insan yasadıgını hatırladım. odamı gercekten toplamak istiyorum artık. isimin olmadıgı bir gunduz vakti biraz muzik esliginde kısa surede bu isin ustesinden gelebilecegimi dusunuyorum. kısa sure dedimse yarım gun gibi bir sure yani. sonra mutlu mutlu uyuyabilirim. evet mutluyum cunku birkac gundur de, geleneksel bahar mutlulugu. kalıcı olur insallah. dua ettin galiba, bahar geleli cok oldu aslında zira.


odamı son topladıgımdaydı sanırım, ya da bir oncekinde. toplama esnasında oda once bi iyice dagılır sonra yavas yavas her sey yerine oturmaya baslar ya, o en dagılmıs halleri sırasında babam kapıdan basını uzatıp umutsuz bir ifade ile "bu odanın toplanacagına inanıyo musun sen kızım?" demisti bana sefkatle. "inanıyorum babacım. inanmak basarmanın yarısıdır, yarısı bitti sayılır." demistim. sonra toplanmıstı. yine toplanır, inanıyorum. simdiki kadar hic dagılmamıstı ama yine de inanıyorum.


bu arada belediyede tanıdıgı olan varsa odama cam atık, plastik atık, kagıt atık, metal atık kutuları istiyorum. ayda bir de bir gorevli gelip alsın bunları benden. odamın yarısını bu atıklar olusturuyor cunku. israf etmeme gayreti bir hastalıga donusmeye basladı gibi. mesele su ki neden bunları odamda biriktiriyorum? neyse bulacaz bi caresini.






04.05.09


"siyah onlukle basarılar, beyaz gelinlikle mutluluklar"


beyaz onlukle mutlu olsam?



ablam aldı bana onluk. geriye sadece mutlu olması kaldı.
onu da baska birine havale etmek istiyorum. sen mesela, dua etsene bana.





02.05.09



saga sola karalayıp bi turlu buraya yazmak icin vakit ayırmıyodum, sonunda zaman ayırıp eksiklerin cogunu tamamadım burda. senenin ilk dort ayını da aynı gun girdigim icin sanırım, bi problem oldu. nisan ayının sayfası acıkken onceki yazılara git deyince ocak ayına atlıyor. ocaktayken de daha yeniye gitmesini soyleyince bir daha donemiyor hicbir yere.


ben de sol taraftaki gecmize mazi derler bolumunun yapısı degistirdim, oradan gorulsun bari de subat ve mart icin yazmadıgım sanılmasın diye. bakalım cıkan diger problemler gibi bu da kendi kendine gececek mi.


30.4.09

26.02.09


bi intern tanıdım, kendisi annemi kullanarak damara girip kan almak uzerine alıstırma yapacaktı. damarları biraz problemli oldugu icin ve bugun ameliyata girecegi icin heyecanlı olan annem sıkıntı cekmesin diye ablam olaya mudahale etti, konustular biraz intern ile. konusma sırasında ablamın 96 mezunu oldugu lafı gecti.


cocuk gittikten sonra, cocugun gectigi yollardan ablamın coktan gecip dondugunu felan konusuyodum ki "senin mezun oldugun on uc sene olmus, cocuk bu sene mezun olacak daha" derken cocukla ablam arasında on uc yas oldugunu fark edip "benim kadar iste" dedim.


gerisini tahmin edersiniz.





25.02.09


höt-ice


cok höt-höt bir insanmısım. sanki bilmiyorum!





23.02.09


yuzuklerin delaleti


sozlu oldugun, nisanlı oldugun, evli oldugun neden parmagından belli olur ki; burnundan belli olsun.





21.02.09


bu ay ne cok ev gezdik, ahmetburakın yaz sonunda evlenen bi arkadasındaydık bu sefer de. evin hanımından baska hanım yoktu. bi hanım hanımcık kız olmayı ogrenemedim zira. aslında teorik olarak biliyorum da pratige dokemiyorum.





17.02.09


"sevgi"lim


mambıktan yana bugune kadar boylesine mutlu olmama, duygulanmama dair bir olay var sadece. o da sanırım hem ilk olay olmasından, hem de o zamanki ruh halimin daha kotu olmasından kaynaklanıyor. bu seferki ikinci sırada.


kedicim canım benim, gunlerdir yuzumu goremiyor. surekli uyuyorum, insan icine cıkmıyorum; hayvancık yemek yedigime de sahit olmadı ne zamandır. beni beslemek mi istedi yoksa sadece hediye mahiyetinde getirip mutlu etmek mi istedi bilemem ama bana kendi tabagından bir adet tavuk kemigi getirdi. daha guzel ne olabilirdi ki.





15.02.09


gece uyku yok, sabah toplantı var; toplantıda dogru durust tesekkur yahut takdir eden yok, problem cıkarıp toplantıyı uzattıkca uzatanlar var... aksam guzeldi en azından, pırtıklardaydık. sogan halkaları ve salata da guzeldi. muhabbet de guzeldi, en onemlisi de o zaten.


sabah da guzeldi ya.





05.02.09


bi pislik var ustumde, uyuz uyuz davranasım var herkese. bi de kahvaltıya gidelim camlıcaya diye cagırmıslar ahmetburakla ikimizi, ahmetburakın arkadası ve onun kız arkadası. kabul etmemeye calıstım ama daha once de bi isler cıkmıstı ve reddetmistik, dolayısıyla fazla ısrarcı olamadım. butun gun somurtucu oldum. boyle cift cift ilk gezisimizde beni soguklugumla hatırlayacaklar. gerci basımın agrıdıgını falan soyledim ama somurtkanlıgım icin yeterli bi mazeret olmustur diye umit edebiliyorum sadece.


onlardan ayrılınca gidip sahilde oturduk. aynı yerde saatlerce oturup, susup, denize bakınca daha iyi oldum gerci. bide parmagım kanadı, ondan da olabilir. kahvaltı yerine aksam yemegi yesek daha isabetli olurdu galiba.





01.02.09


yirmi altı ekimden beri konusmadıgım biriyle aynı ortamdaydık bir arkadasımızın evinde. benimle iletisim kurup bir sey yokmus gibi davranmaya calıstı ya da kendisi acısından bir sey olmadıgını gostermeye calıstı, bilemiyorum. benim gozumde ve kalbimde eski yerinde olmadıgını ilerleyen saatlerde anlamıstır diye umit ediyorum.


29.04.09


yasamak, yaramak


su dernek isleri hep bu tempoyla gitse iki aya kalmaz fidan gibi olurum, ciddi soyluyorum. gunlerdir ne dogru durust yemek yedim ne bikac saat aralıksız uyudum. zaten gunlerdir toplam uykum bikac saat. tabi bunların hepsi dernek yuzunden degil. surdurmekte oldugum yasantıma bu tempo eklenince boyle oluyormus.


he bide hastalandım. sıp sıp akıyo burnum. cok sukur ki akıyo, akamadıgı zaman asıl sıkıntı. bu sartlar altında dusundugum seyse; hep boyle devam etse ne guzel olur. fidan gibi olmak icin degil tabi. o isin esprisiydi. ciddi bi espriydi ama.





27.04.09


kan kırmızı sut beyaz


dun abimden kan aldım. ilk kez birinden kan aldım. abimin kolları gibi damarları da cok guzel masallah.


olaydan bir saat kadar sonra karsılıklı birbirimizi tebrik ettik.






26.04.09


karar gecici ama eskiye nazaran degisen dusunce tarzı kalıcı mıymıs yoksa? o daha kotu sanki yav.





24.04.09


birden bire, yıllardır aksini aklına bile getirmedigi seyler icin tam ters yonde yani o aklına bile getirmedigi aksi istikamette kararlar alıyomus bazen insan. insansam oyleymis.


acaba ne kadar sureligineymis, kalıcı mıymıs bu karar?





22.04.09


nisan yagmurunda guzelce ıslanıp, sevdigim biriyle cikolatalı pasta yedim. cigerlegim hırıldıyor ama mutluyum.





21.04.09




bak, ne buldum!





20.04.09


basım nasıl biliyo musun? hani su sans topları var ya, saydam bi kurenin icinde uzerinde numaralar olan kucuk pinpon topu gibi toplar ucusuyor; iste onun gibi. hem de ici vakumlu olanından. ici vakumlu olanı var mı bilmiyorum gerci, ama benim basım ici vakumlu olanı gibi.





19.04.09


ondokuzsıfırdort


bugun benim dogum gunumdu. gunun ilk dakikasından son dakikasına kadar uyanıktım, guzelce yasadım dogum gunumu.


kartalda kahvaltının oldugu gunle cakısması vesilesiyle hem kartala gidicem hem de dostlarımın yanısıra tanımıyor da olsam yuzlerce kartallı gorucem, onun haricinde umre yolcularımız ayaklarındaki guzel tozlarla gelecekler falan diye seviniyodum ne zamandır. kahvaltı guzeldi, kartalım guzeldi, kartallılar guzeldi, sagolsun guzel arkadaslarım da ablamlar da bana hediyeler almıslar ve hepsi guzeldi.


bekledigim seylerden bi annemlerin gelisi yarına sarkmıs, bu degisiklik olmasaydı yine aynı dusuncede olur muydum simdi bilemiyorum lakin gun boyunca beni en cok sevindiren sey; annemin yanına refakatci olarak giderken yolda dusurup kaybettigimi sandıgım cok sevgili deri bilekligimi, sabah evi supururken vitrinin altından bulmamdı. birinin hediyesi, bi zamanın bi yerin hatırası falan da degil ama o bilekligi neden o kadar cok seviyorum bilmiyorum.


zamanından, butcesinden benim icin pay ayırıp hediyeler alanlar, bunları okuyorsanız beni mazur gorunuz. iki liralık, uzerinde kedicigimin dis izleri olan alelade bir bileklik ama insanın neyi ne kadar sevecegi, insanı neyin mutlu edecegi belli olmuyor bazen iste.





15.04.09


pembecik pıtırcık



lisede son sınıfta mıydım neydim, bi kez daha olmustu. booyle otururken dilimin ucunda bi acı hissetmeye basladim. orda bi ekşın var ya, surekli oynayıp acıtıp durdum orayı. sonra isim bitti bilgisayardan kalkıp aynaya gittim nolmus bu dilime diye. dilimin pembecik pıtırcıklarından biri bordocuk pıtırcık olmus. daha onceden tanıdıgım icin tuttum tırnagımla, hemen koptu. pembecik olanları hemen kopuyo mu bilmiyorum, denemedim, ama bence kopmuyodur. neyse, onu dilimden sokunce acısı da kayboldu.


ilki gibi bir kagıda sarıp sakladım onu da. saklamadan once de mikroskopta fotografını cektim.


pembecik pıtırcık deyince sevimli bir sey bekliyo di mi insan. halbuki insanların icini kaldırabilcek seyler yazmısım. hehhe. yazmısım degil, yazdım. yazmadan once boyle yapacagımı biliyodum.





11.04.09


turuncu > siyah


eskiden beri hep sagdan soldan carpılırım, elektrikli aletlerle de ufak tefek maceralarım olmustu lakin bugun beni anneannemden kalma emektar turuncu sac kurutma makinemizin carptıgı gibi carpan olmamıstı hic. direkten dondum desem gayet de yerinde bi soz soylemis olurum.


yılların eskittigi kablosunun plastik kısmı olması gereken elastikiyetini kaybettigi icin kablonun tutma yerine yakın ve cok kıvrılan bolgesi yırtılmıs, teller dısarı fırlamıs; ne yazık ki ben bunu fark etmemisim. makineyi elime alırken kabloya dokunmadıgım -en azından oyle zannettigim- halde ve kucukken ogrendigimiz uzre koruyucu etkisi olması gerektigini dusundugum ayagımdaki lastik tabanlı terliklere ragmen elimde komurlesen minik bir bolge oldu. sonra gun icinde yara kabugu gibi koptu gitti.


sabah kurutamadıgım saclarımı aksam ablamlarda kurutıyım dedim (basortusu icinde aksama kadar zaman da gecse kurumuyor, bilmeyen vardır mutlaka). bu seferki sac kurutma makinesinin fisi de elimi yaktı. once, sabahleyin hemcinsini ıskartaya cıkardıgım icin, ıskarta olmasını kabullenemedigi emektar sac kurutma makinemizin yasına hurmeten benden intikam almaya calıstıgını sandım. meger kullandıgım priz bozukmus, ısınmasına sebep olmus fisinin. ablamların makinesinin bir sucu yokmus. suclu prizmis.


aksam gumus bi yuzuk aldım bi de. o kadar guzel ki. baktıkca masal anlatmak, masal dinlemek, masalda yasamak istiyorum.





10.04.09


sen grisin, ben bordo.
tamam mı?





09.04.09


insan yedi yıllık sevdigine bunu yapar mı; sevdigi, yanından ayırmadıgı seye?


pek sevgili gunes gozlugum bluzumun yakasına asılıydı, ben de kosuyodum uskudar meydanına dogru. gozlukcugum yakamdan atlamıs, kosmakta olan ayaklarımdan biri de henuz yere inemeden bi guzel tekmelemis bunu. gozlugum ileri dogru havalanıp yere dusunce fark ettim tabi. sanırım almaya giderken bi de ustune bastım. sonuc; guzelim camlar oyuk oyuk oldu, cercevem yamuldu. yine de kullanılabiliyor. cerceve duzeltilir zaten de, camlara uzun vadede bi el atmak gerekecek.


buyuyunce boyle hareketler yapmamak lazım diye ondan soyluyolardır belki he, "koca kız kosmaz sokaklarda" neden? cunku koca kız olana kadar kullandıgın seylere boyle hareketlerle zarar gelebilir. kucukken kosmanda problem yok, cunku henuz bu kadar manevi deger kazanmamıs, bu kadar benimsenmemis oluyor esyaların.


olmadı di mi?


olsun, onemi yok buyukkenmis kucukkenmis... kosmaya devam edicem nasılsa.





06.04.09


kucukken bana desen ki evinin mutfagı kilolarca kerevizle dolu olacak, mutfak ve cevresi buram buram kereviz kokacak ve sen bundan mutluluk duyacaksın; hayatta inanmazdım. boyle bi gelecegim olacagına hic olmasın diye intihar etmem bile muhtemeldi hatta.


hayatta her sey mumkun.





05.04.09


hakikaten catlak gibi agrıyomus. ne agrısı ki bu? artrit olmasın lutfen :/ stephen king'in beni ciddi korkutabildigi tek sey bu sanırım, artrit agrısı.





04.04.09


tantuni


hayatımda ilk defa tantuni yedim bugun. eve giderken kardesime goturdum, o da ilk defa yedi. onunkinden biraz mambıkıma verdim, o da ilk defa yedi.


tantuninin yakın zamana kadar sakatattan yapıldıgını zannediyodum. hatta cesit cesit sakatat karısımından... kardesim de oyle zannediyomus. muhtemelen evdeki birine sordum ve bu sekilde cevap verdiler, bi daha da merak edip kovalamadık. sakatat yemeyecegini bildigim biri tantuniyi sevdigini soyleyince her sey su yuzune cıktı iste. ne zamana kadar ogrenemeyecegimi sanıyodunuz ki ha? hahaha!


hasılı kelam, cok guzelmis. yine de lahmacunu yeglerim. ama tantuninin ismi daha guzel. soyledigin zaman devamı gelicek gibi. tantuni ninini dındırı nırını...





03.04.09


gittiler, hemen de gelmesinler. zaman onlar icin yavas yavas gecsin. doya doya yasasınlar. dua etsinler, bize de nasip olsun.


30.03.09


seker de sandım ilacı


bazen babyprin'in kokusu tadı burnumda tutuyor. alıp bi kutusunu bi gunde bitiriyorum. agzıma atıp biraz ıslanınca dilimle damagıma sıkıstırarak eziyorum, minicik parcalara ayrılıp agzıma dagılıyor, cok guzel oluyor. kanımın sulanmasından baska kayda deger bi etkisi oluyo mudur acaba.





29.03.09


likit lipid


buraya mehmed akif ersoy'un bir siirinden bir bolum yazacaktım aslında ama herkesin aklına bu siir geldigi icin benim yazacagım, baslıkla sınırlı kalsın.





28.03.09


bu sene de bisiklet sezonunu actık ama biraz erken acmısız galiba, usudum cunku. gerci usudum diye sezonu erken actık diyemem. hem usumekle ne alakası var bisiklet sezonunun. aslında derim ya, bana bisiklet sezonu dendiginde benim icin ifade eden bisiklet sezonundan bahsediyorum. "havalar ısınmıs da artık eglenmeye adaya gidip bisikletlere binmeye baslamısız" sezonu.


neyse, erken acmısız sezonu. ustumde bir penye vardı ve ben adanın gunes almayan cephesinde yokuslardan inerken cigerlerimi bir guzel usuttum. halbuki agustosta gittigimizde boyle mi oluyodu, butun gun terlemekten sırılsıklam oluyoduk, saat basına iki litre sıvı tuketiyoduk.





25.03.09


romantik salyangoz





belli oluyo mu bilmiyorum ama camdan tarihi istanbul yarımadasının uzerine gunesin batısını izliyor :)








22.03.09


mambıkım minik bir kedicikken ben sırtustu yattıgımda bazen gelir gogsumun ustune yuvarlacık olup yatardı, ben nefes alıp verdikce yukarı asagı hareket ederdi gogsumle beraber. bugun yine aynı seyi yaptı uzuunca bir aradan sonra. bu sefer yukarı asagı hareket edemedi. bir sure sonra istemeyerek de olsa onu biraz asagı dogru ittim. gogsu ve gogsunden yukarısı gogsumde kaldı, arka bacakları falan asagı indi. tam olarak yatmak denemez tabi hayvanın bu haline ama o halinden memnundu. ben yine dogru duzgun nefes alabilmeye baslayınca yukarı asagı hareket ede ede uyuduk.





18.03.09


insan sıkılınca, sıkıntılı olunca kullandıgı esyaları degistirmek, yasadıgı yerdeki esyaların yerini degistirmek, yeni esyalar alıp kullanmaya baslamak falan iyi gelebiliyor bazen. etrafındaki insanları degistirince, yeni insanları hayatına sokunca pek oyle olmuyor ama. hep eski insanları istiyor, eskiden beri hep yanında olanları.





17.03.09


guzel kedicime mama ve su kabı aldım, sevinmis olacak ki gece yanımda uyudu.





14.03.09


bir demet papatya, nedir ki, dersin.
bir demet papatya!





03.03.09


biri olmazsa digeri..


doktor olamadım diye uzulurken ciddi hasta olucam bi gun.





02.03.09


noluyo ya?


kartaldaki sınıf arkadaslarımdan biri bebek bekliyomus.


24.01.09


insanlar kendini hastalık yapıyor. ne korkunc. "ben canavarım!" demek gibi bir sey bu.


"ben kanserim." veya "verem oldum."





20.01.09


igneci teyze


aglayan cocuga igne yapmak da enteresan bi tecrubeymis. zevkli diye tabir etmek istiyorum lakin cani damgası yerim kesin.


cocugun o halleri komik yahu.





19.01.09


ablam da ahmet de hastaymıs. igne olmaları gerekiyomus hatta, o kertede. igneci olma gorevi de bana dustu tabi. ilkleri bu sabah yaptım. bikac gun surecek gibi, duruma gore.





16.01.09


doktor dede beyin odasında annemizin pet ct cekiminin tamamlanmasını beklerken fatma ablam bi internet sitesi acıp okutmaya basladı bana. cok sasırdım, sandım ki aylarca hatta bazı konularda yıllarca beni izlemisler de gozlemlerini yazmıslar siteye. ama oyle degilmis, yazanlar bir hastalıgın belirtileri baslıgı altında yazıyordu. lanet gibi bir hastalık.


ustumdekinin lanet degil de hastalık olması gercekten sevindirici.





14.01.09


her mudur, mudur mudur?


kartalın ilk donem mezunlarından biri, kartala mudur oldu. bunun ehemmiyetini ve kıymetini bir kartallıdan baskası tam manasıyla anlayabilir mi bilmiyorum.


anladıgım kadarıyla cok memnunum ben.





11.01.09


bana zaman makinesi alır mısın?


yasadıgım zamanda cok egreti hissediyorum kendimi. sanki eskiden yasadıgım zamanlardayım hala da buraya bi sureligine getirilmisim gibi. her an yine eskiye donebilecekmisim gibi. kafam orada kaldı, hala orada; ondandır belki. cok ozluyorum napıyım.






08.01.09


marmara universitesi hastahanesinin kan alma bolumu deli etti beni. sahip oldugum azıcık tecrube ile tek basıma ben kan alsam muhtemelen o sıra daha hızlı ilerlerdi. bikac gundur rahatsızdım zaten, eve dondukten sonra onun da arttıgını hissettim, girip yattım.


uykumun arasında bi ara kedimin basucuma gelip beni uyandırdıgını hatırlıyorum, miyavlayıp yuzume dokunarak. yorganın kenarını actım hemen iceri girip yanıma kıvrıldı. meger yavrucum ayagını yaralamıs fena sekilde. uyandıgımda yatakta kanlar gorunce cok korktum, hayvana bir sey yaptım zannettim. yataktan birden fırlamamın da etkisi ile fenalastım biraz hatta; basım falan dondu, gozum karardı. bir iki dakika istirahat ettikten sonra sakin kafayla inceledim kedimi, once tırnagı sokulmus zannettim ama sadece patisi kesilmis birkac yerden.


kalorifer peteginin ustunden yere atlarken patisi petege takılmıs, agırlıgının etkisiyle de parcalanmıs kedicigimin patisi; annem soyledi. kurtulunca kosup yanıma gelmis. olaylara cok uzuldum tabi, ama sıkıntısında bana gelip sıgınması beni ziyadesiyle mutlu etti.




07.01.09


ikizizbiz


ablamla ikiz olmaya karar verdik biz. artık soranlara "evet ikiziz. o buyuk, yedi yas." demeyi dusunuorum. son iki kelimeyi soylemeyi ben dusunmedim gerci, ablam soyledi. olsun ben dusundum sayılır. ikiziz biz.





03.01.09


yıllardır gunes gozlugune oyle alısmısım ki, simdi gozumde numaralı gozluk varken gozumde gozluk oldugunu fark ediyorum ama gunes gozlugu olmadıgını fark edemiyorum. kafamı cevirmeden gozumle baktıgım tarafın baska insanlarca anlasılmadıgını zannediyorum. dusunsene ne komik, kafası camdan dısarı bakıyo gibi ama goz bebekleri bi tarafa iyice cevrilmis bi kız. hehhe. salak tip.